Marksizm eski Sovyetler Birligi’nde Leninizm yaftasi ile Lenin’in, Çin’de de Maoizm adi altinda Mao’nun savlari ile farklilasmistir. Güney Amerika’da Che Guevara ve Castro, Romanya’da Çavusesku, eski Yugoslavya’da Tito hatta Arnavutluk’ta Enver Hoca Komünizm’e ülkelerine özgün ayriliklar katmak istediler. Ancak, bunlarin geçmiste kaldigi, içerik olarak temel ayriliklarin sekillendigi Marksizm, Leninizm ve Maoizm üzerinde daha çok yillar bilimsel tartismalarin sürecegi gözüküyor.
Bunlardan yasayan siyasal gerçek yalnizca Maoizm’dir. Çin’deki büyük degisimin artik Mao ile hiçbir ilgisi kalmadi diyenlerin Maoizm’in özünü anlayamadiklari söylenebilir.
Bugün dünya ticareti ile ilgili istatistiklere bakarak, Kapitalizm’in küresellestigi gerçegi ile, Çin’in sosyo-politik yapisini Komünizm’den kopmus gibi yorumlamak çok yanlistir. Bu yil, Çin’in dis satiminin 600 milyar dolar olacagi tahmin ediliyor. Bundan 10 yil önce bu rakam 20 milyar dolar düzeyindeydi. Bazi olasiliklara bagli olarak gelecek on yil içinde dünyanin ekonomik açidan patronu olan ABD ile, “Baba”lik savasini Çin’in kazanacagini olasi görenler var. ABD’nin de bu endise ile Afganistan’a, Ortadogu’ya ve Avrasya’ya dogru var gücü ile yayilmak istedigi gerçegini herkes biliyor.
Tiananmen olaylarindan kisa süre önce 1989’da Maoizmi yozlastiriyor diye, bir gecede düsürülen ve bugün hala gözaltinda olan Çin Komünist Parti Genel Sekreteri (Devlet Baskani denebilir) Zao Zi-Yang ile davetlisi olarak görüsme firsati bulmustuk. SHP Genel Baskani Erdal Inönü, Hikmet Çetin ve ben, henüz dünyaya kapilarini yeni açan Çin’i ve o açilimi yerinde görmüstük. Devlet Baskani Zao Zi-ang’a bu açilimin ne anlama geldigini sordugumuzda; “Çin halkinin ekonomik ve sosyal haklarinin gelismesi ve genislemesinden baska bir sey degil” demisti.
Maoizm’den ödün verilmediginin altini çizmeyi ihmal etmeyen Zao Zi-Yang’in düsürülmesinden sonra gelen, yeni politikaci takimi hemen ertesi sabah “ekonomik, sosyal ve siyasal konularda baslatilan reformlarin devam edecegini” söylediler. Bugüne kadar süren dünyaya açilimin, o zaman da temelinde daha hizli sanayilesmek ve verimliligi artirmak vardi. 1980’lerde Özal’in disa açilma politikasinin siyasal bir boyutu olmadigini görenler, bilenler Çin’in de ayni yillarda “ekonominin gerçeklerini yakaladigini” anlamis olmalidir.
Simdilerde dünyanin birçok ülkesinde oldugu gibi Türkiye’de de Çin mallarina karsi kendi pazarimizi nasil koruyacagimizin tasasi yasaniyor.
Bugünkü Çin gerçeginin Mao ile ilgisi kaldi mi derseniz, buna “evet” ya da “hayir”la yanit vermenin çok ilkel ve yanlis bir tutum olacagini söyleyebilirim. Ancak, bugünkü Çin politikacilari, hala 1 Ekim 1949’da kurulan Çin Halk Cumhuriyeti’nin kurucusu Mao Ce-Tung’un gerçek torunlari olmayi övünçle alinlarinda tasiyorlar! |