Türkiye Devlet Istatistik Enstitüsü (DIE) yorumlamis! “Zengin-Fakir uçurumu azaldi.” Neye dayandiriyor bu yorumu DIE, rakamlarina bakalim: DIE’nin 2003 yili hane halk anketi kapsaminda yaptigi gelir dagilimi sonuçlarina göre, “en fakir” %20’lik dilime giren hane halklari, toplam gelirden %6 pay alirken, son %20’lik dilime giren “zengin grup” ise %48.3 oraninda pay sahibi olmus.
Bu oranlar, 2002 yilinda ise söyleymis; “en fakir” %20’lik grubun toplam gelirden aldigi pay, %5.3, en “zengin grup”un aldigi %50.1. Yani son bir yilda en fakir hane halklarinin aldiklari pay 0.7 (binde 7) artmis. En zengin grubun payi da, %1,8 azalmis.
Bu rakamlar DIE’nin verdigi aralikli yillara göre söyle siralaniyor: “en fakir” %20’lik hane halkimizin, toplam yurtiçi gelirden aldigi pay 1987’de %5.2, 1994’de %4.9, 2002’de %5.3 ve 2003’de ise %6.0. %20’lik “en zengin” hane halkinin aldigi pay ise, 1987’de %49.9, 1994’de %54.9, 2002’de %50.1 ve 2003’de %48.3’dür.
Ilk bilinen bilimsel gerçek bu tür istatistiklerde hata payi %3’lerdedir. Öte yandan, yorum yapmak için en azindan bu verilerin ayni hata payi içinde egilimine bakmak zorunludur. Oysa, DIE’nin 1987’den 2003’e kadar verdigi 4 büyüklük, örnegin “en fakir” gurubun gelirden aldigi pay 1987’den 1994’e yani 7 yilda düsmüs, sonra 9 yilda çok küçük oranda artmis. Verilen bilgilerde üstten bir alt sirada yer alan %20’lik “zengin grup” ise, 1987’den 1994’e, 7 yilda hem de büyük oranda artmis sonra 2003’te yüzde 10 oraninda düsmüs. Bu veriler kendi içinde güvenilir olmaktan çok uzaktir.
Özellikle gelir dagilimi konusunda bizim gibi ülkelerde saglikli bilgi elde etmenin çok zor oldugu bilinir. Yariya yakini kayit disi olan ekonomilerde, hane halklarinin gerçek gelirlerini hesaplamak nerede ise olanak disidir.
Gelir dagilimi ekonomik olmaktan daha çok sosyal bir konudur. Türkiye’nin de, dünyanin da en büyük sorunu gelir dagilimindaki adaletsizliktir. Türkiye’de veriler dogru bile olsa, DIE’nin açikladigi bu rakamlar toplam gelirin yarisini %20’lik “zengin grup”un aldigini gösteriyor. “en fakir” %20’lik insanlarimiz ise toplam gelirden ancak yüzde 5,6 dolayinda pay almaktadir.
“En fakir” grubun payi binde 7 degisti diye, bir kamu kurumu “zengin-fakir uçurumu azaldi” diye açiklama yapamaz. Gelismekte olan bizim gibi ülkelerde bürokrasinin Hükümetlere yaranma hastaligi yaygindir. Ancak en azindan, adinda Enstitü olan yani bilimsel oldugu, kurulus yasasinda yazili bir kurumun, baski bile olsa, kimligini korumasi gerekir. Bu durum elbette bugünün sorunu degil. Ancak AB’ye giriyoruz diye halkimiza bu bütünlesmenin “IS-AS” getirecek umudunu verenler, Türkiye’nin gelir dagiliminin dünyada en kötü oldugunu saklayamazlar.
Birlesmis Milletlerin (BM) son bir arastirmasina göre, Türkiye’de 13 milyon insanin günlük geliri 1 Amerikan Dolari düzeyindedir. BM’in bu verilerini DIE’nin yorumu ile karsilastiginda, gerçegi saptiranlarin yüzü kizariyor olmali. Türkiye’de “zengin-fakir” uçurumunun boyutlari binlerce KM’dir. Dogru bile olsa, 7 milimetre küçülen gelir dagilimi uçurumunu iyilesme diye sunmak küresellesme öncesi Sosyalizm’in güçlü dönemlerinde “Halk Düsmanligi” sayilirdi!
|