Genç bir milletvekili, ünlü bir spor yazarimiza sunlari söylerken dinliyordum; “Bu sahada 10 kisi ile 90 dakikayi 2-2 berabere tamamlayacaksin ve iki dakikada yenileceksin. Bu Daum açisindan kabul edilemez. Eger sen Daum’san ve varsa marifetin, iki dakika bir yolunu bulup bu maçi berabere bitirecektin!” Çok dogru söylemisti Saran’in milletvekili konugu.
Ben de ilk yillarinda Daum’u çok begenirdim. Kulübede bir dakika oturamaz, maçi sahadaki onbir ile kenarda oynardi. Dün aksam o, son iki dakikada bile hala kulübede oturuyordu. Özgüveni tümüyle yok olmus. Kafasi kimlerin kendisi için ne söyleyecegini ve verecegi yanitlari aramakla mesgul.
Son yillarda hep yanlis yapan ve artik partinin basinda kalmak için her seyi göze alan, kendi degerlerini bile yiyen Baykal için eski bir milletvekili arkadasim, ortaya su söz atmisti; “Olmuyor Sayin Baykal, seninle olmuyor.” Daum’un bu hali, dönerken uçakta bana bu sözü animsatti. Baykal bu söze o kadar alindi ve kizdi ki, aklindan bir gün bile çikaramaz oldu. Saniyorum, bu halinin nedeni, o söze kendisinin de inanmis olmasidir. Aslinda bu durumu, onun da “özgüvenini” yitirdigini açikça gösteriyor.
Dün aksam Saran’in bir uçak doldurdugu Lyon maçindaki Türklerin bir grubu AKP’li ve CHP’li Milletvekiller idi. Ikinciler, spor medyamizin; yazar, çizer ve televizyona çeker takimi idi. Digerleri de Saran’in yakin çevresi, genç isadamlari ve Fenerbahçeli dostlariydi.
Gece dönerken herkesin üzüntüsü, o maçin beraberlik ile sonlanmasinin elden kaçmasi idi. Öyle olsa ne olacakti ki, bence sonuç degismezdi. Basta Fenerbahçe, son yillarda ortaya konan oyun düzeyi ile, hiçbir takimimizin Avrupa ölçeginde olmadigi açik açik ortada. Herkes bunu aylardir ekranlarda bagiriyor, sayfalarinda karaliyor.
Ancak, “sonuç degismez” anlayisi yeni ve olmasi gerekeni arayanlari sindirme politikasina dönüstü. Artik, yanlislari somut olarak gören, bilen ve dogruyu önerenler bile bu basarisizlara ve yanlislara boyun egmeye zorlaniyor.
Dün aksam gördüm ki, Galatasaray’in Türkiye’den önce Türk Futbolu’nu Avrupa Birligi’ne soktugunun konusuldugu yillar çok geride kalmis. Ben bu durumu politikada yillar öncesinden yasadim. Bir kisa basari dönemi olur, kendimizi Avrupa’dan önde görürüz! Bir dönem bütün zamanlarin en agir krizini yasariz, bu kez de suçu olmayan Basbakani sandikta asariz!
“Her sey, birbirine bagli toplumsal olaylarda duygusalliga yer yok. Hele daha ileri gidip, acima duygusu ile yanlisi geçistirmek en büyük tehlikedir ve günahtir, hatta suçtur”. Bunlar, benim sözlerim degil, dindarlik propagandasi ile ve duygu sömürücüsü tutumundan dolayi siradan Amerikali’nin Bush’a oy verdigini yazan bir Ingiliz gazetecisinin satirlarindan aktardim.
Bu sözleri ile yazar, önümüzdeki 4 yilda hem Amerika’nin hem dünyanin Bush yüzünden çok daha korkulu, çok daha adaletsiz, çok daha çirkin olacagini ve bunun nedeninin de iste o “saptamalar” oldugunu belirtiyor.. |