Bu öykünün üzerine çok sey yazildi, çizildi. “Almancilarimiz” ödül alan sinema eserlerine, kitaplara konu oldu. Ikinci, üçüncü kusak Almancilarimizdan, ünlü yildizlar, müzisyenler, sporcular çikardik. Politikada, bilimde, sanatta her gün yenileri Türkiye’mizin gururlari olmayi sürdürüyorlar.
Yazilmis, çizilmis hemen tüm kaynaklari taradim. Daha öncesinde rastlamadigim “Türkiyeli, Türkiyeliler” sözcüklerini ancak, son iki yillik belgelerde bulabildim. Dün bir gazetedeki yazisinda, kürt kökenli olmayan eski bir Bakan, “Avrupa’da Türkiye’den giden dört milyona yakin Türkiyeli yasiyor” tanimlamasini bilinçli olarak kullanmis. Bu politikaci yazarimiz dahil kimilerimiz, kirk yildir olmayani, yazilmayani ne oldu da tartisir olduk(!). Bunun tarihsel, toplumsal nedenleri olabilir mi diye çok düsündüm. Ben bulamadim. Herkesin ortak saptamasi; alevlenen bu, Türk ile Türkiyeli tartismasinin “siyasal” gerekçelerden kaynaklandigidir.
Cumhurbaskani Sezer, o sabri ve dikkatine karsin, duramadi ve “Türkiye’ye vatandaslik bagiyla bagli olan herkes Türk’tür” demeye kendini zorunlu hissetti. Parti kuracaklarini açiklayan Leyla Zana ve arkadaslari, Cumhurbaskaninin bu sözlerinden buyana, nerede ise oturduklari siyaset gündeminden ansizin çikiverdiler.
Oysa Zana, Demokratik Toplum Hareketini (DTH) açiklamasinda söyle diyordu, “Türkiyelilik üst kimligi altinda, tüm etnik farkliliklarin tanimlanmasi yer aliyor”. Burada demek istiyordu ki Zana, “Biz ayrilikçi bir anlayis içinde parti kurmayacagiz, yurttaslik bilinci ile siyaset yapmak istiyoruz”. Ancak, çogunluk onlari böyle anlamak istemedi. Imrali yüksek perdeden konusmayi sürdürdükçe etkili ve yetkili çevrelerin Zana ve arkadaslarini, kendi bildikleri gibi anlamaya devam edecekleri anlasiliyor.
“Türk kimliginin üst kimlik olmasinda, korkacak bir sey yoktur. Toplumlari bir arada tutabilmek için her ülke bir üst kimlik yaratmak zorunda. Türk kelimesi hem Türkiye’yi ifade ediyor, hem de Türkiye’de yasayan herkesi. Bunu degistirmeye kalkmanin çok daha zararli olacagini düsünüyorum. Türkiye’nin problemlerini arttirabilir”. Bu sözler, Genel Kurmay Baskani Hilmi Özkök’e ait. Bu sözlerde, “endise ile söylenmis ve birilerini korkutmak amaci” olmadigi açikça görülüyor.
Sezer’in de, Özkök’ün de bu söylediklerinden alinarak, Leyla Zana ve arkadaslarinin geri çekilmemesi gerekir. Kaldi ki gazetelere çikan “Imrali’nin güdümünde bir partilesme harekâti” haberi gerçek degil ise, Zana ve arkadaslarinin kendilerine güven içinde yollarina devam etmeleri, dogru olandir.
Geçmis on yilda yasananlardan sonra Türkiye’nin Demokratiklesme yolunda, Avrupa Birligi ile gelinen bu olumlu asamasinda, “özü ve içerigi” birakip, bu tür duygusalliklar ve hecelerle oynamak, ülkeye ve bu ülkenin yurttaslarina en azindan saygisizlik olur. |