Kagit üzerinde, ekonomik göstergeler her iki is adamimizin da söylediklerini dogruluyor. Öyle ise hem de ayni gün, gelismis illerimizden Bursa’nin Esnaf ve Sanatkarlar Kredi ve Kefalet Kooperatif Birligi Baskani Bahri Sarli su sözleri niye söylüyor? ” Her ne kadar ekonomimiz iyiye gidiyor dense de esnafin hali perisan, ülkenin yasam standardi iyilestirilmedigi sürece esnafin alisverisinde yeterli hizlanma görülemez, bunun için de çiftçi mahsullerinin iyi degerlendirilmesi, isçi, memur ve emekli maaslarinin gözden geçirilmesi sarttir.”
Öyle ise , kirk yildir tanidigim Muammer Usta niye geçen yildan daha dertli. Son iki aydir bag-kur primini yatiramamis. Meslek Yüksek Okulu Muhasebe Bölümü çikisli oglu Köksal, kirk kapiya özgeçmisini birakmis is aramayi sürdürüyor ancak, her zamankinden umutsuz.
Bilgisayarima son gelen bilgi ise, Petrol-Is’in bir bildirisi. Açiklamada asil cümleyi degistirmeden yaziyorum; “Koç Holding Sirketlerinden Aygaz, sendikali olduklari gerekçesiyle Adana Dörtyol Dolum Tesisleri’nde çalisan Petrol-Is Sendikasi üyesi 66 isçiyi isten çikardi”.
Prof. Seyfettin Gürsel’de son yazisinda diyor ki, “Toplumun yargisi kesin, issizlik bir numarali sorunumuz. Buna ragmen sorun gerektigi gibi tartisilmiyor. Hükümetin de üzerine düseni yaptigi söylenemez”.
Bence bütün bunlar, Türkiye’de her zamanki gibi yine “is dünyamizin kendi hesabina göre konustugunun resmidir”.
Bunlari yazarken, Vehbi Koç’un oglu Mustafa Koç’un babasi ve su siralarda karayip denizindeki yatinda yelkenlerini sisiren Rahmi Koç’un, 2000 Kasim Krizinin patlamasindan tam bir hafta önce yaptigi açiklamada “Türkiye IMF programini sürdürmeye devam ederse enflasyonun yenilecegini saniyorum ve dolayisiyla önümüzü de görüyorum. Gelecek, ekonomik bakimdan iyi olacak” dedigini animsadim.
Degil önümüzdeki yil, hatta kisa dönemde ülkede öyle iki binlerin basindaki gibi bir kriz elbette olasi degil. Ekonomilerde belli devrevi (konjonktürel) hareketler vardir. Üç-Bes yil araliklarla inis, çikislarin yasanmasi dogaldir. Kriz sonrasi Türkiye Ekonomisi, simdilerde çikis dönemini sürmektedir.
Ancak, genis halk kesimini ilgilendiren asil iki temel sorun konusunda iyilesme isaretleri henüz görünürde yoktur. Gelir dagilimi konusunda eldeki en son veriler uçurumun büyüdügünü gösteriyor. Ikincisi, nitelikli ve okumus issizlerin sayisinin arttigi biliniyor.
Bu durumda krizden sonra özelikle artan ithalata dayali dis ticaret hacminde saglanan gelismenin en üst gelir gruplarinin karlarini ve rantlarini artirdigi dogrudur. Öte yandan fiyatlarda görülen düsüse karsin esnafin, isçinin, memurun, köylünün reel gelirlerinde artis olmadigi da bir gerçektir.
2004 yili için tahmin edilen yüksek kalkinma hizini saglayan sektörler daha çok istihdam yaratan sektörler degildir. Mali araci kurumlar, hizmet dallarindaki artis ve kapasite kullanim artislarindan kaynaklandigi için, ek bir istihdam yaratilamamistir.
17 Aralik AB kararlari sonrasi ekonomik açidan dillendirilen gelecekle ilgili iyimserlik, Türkiye’ye yabanci sermaye akisini hizlandiracagi beklentisinden kaynaklaniyor. Önde gelen is adamalarimizin bugünlerdeki olumlu açiklamalarini, bu gelismeyi hizlandirmak için destek çikislari olarak anlamak daha dogru olur.
Yoksa, kendini övgülere kaptiran AKP Iktidarina yaranmak amaci ile Özal döneminde görülenlere benzer bir yagcilik yarisini, umarim yasamiyoruzdur! |