Elbette AB süreci, Türkiye'nin çagdas uygarlik yoludur. O nedenle, Ismet Inönü'nün 1963'te Ankara Anlasmasi'ni imzalamasi ile baslayan bu süreçte, seçimle veya darbeyle gelen her hükümet, üstüne düsen görevi yerine getirme çabasi içinde olmustur. Ancak Türkiye'nin asil hedefi, ekonomik açidan kalkinmis bir ülke olmaktir. Özellikle 12 Eylül 1980 sonrasi hem iç nedenlerden, hem de dünya gündemine yerlesen küresellesmenin sonucu, bugün iktidarda olan AKP dahil tüm hükümetler, halkin ekonomik sorunlarini göz ardi eden ve üstelik asini-isini elinden alan bir politika sürdürmeye zorlanmistir. Ecevit koalisyonu bundan ötürü halkin tüm destegini yitirmisti. Bir süredir baslayan AKP'ye karsi siyasal seçenek arayisinin da asil nedeni iste budur.
Degisik görüslerden bilim adamlari ve aydinlar arasinda güncellesen tartismalarin odaginda, "ekonomik sorunlar" oldugu görülüyor. Bu baslik altinda da özellikle Özal sonrasi isbasina gelen hükümetlerin uyguladigi politikalarin tarim kesimi basta, çalisanlari, emegiyle geçinenleri ve sabit gelirlileri daha da yoksullastirdigi gerçegi öne çikmaktadir.
Genç kusaktan Prof. Ahmet Hasim Köse sunlari söylüyor: "Bir sermaye dönemi yasiyoruz. Ahlaki degerler açisindan, insanlara as-is tasimayan programlarin tarihin sonuna kadar sürdürülemeyecek bir sey oldugunu anlatmak zorundayiz... Insansiz bir ekonomiden söz edilemez." Dr. Oktar Türel ise "Temel sorun, herkesin ezberledigi seytan üçgeni (yani faiz haddi / döviz kuru / borsa endeksi) disina çikabilmemiz ve ekonomik büyümeyi, verimlilik ve teknolojik gelismeyi, istihdam ve adil paylasimi ön plana alan yeni bir toplumsal gelisme olusturmaliyiz" diyor.
Halkin ekonomik sorunlari Bütün bunlar, Türkiye politik yasaminda aranan yeni seçeneklerin (yeni olusumlar - yeni bir parti ya da partiler) temel amaç ve hedeflerinin "halkin ekonomik sorunlari" olmasi gerektigini gösteriyor.
Bu saptamalar herkesin aklina su soruyu getiriyor: "TBMM'de ana muhalefet olan hem de sosyal demokrat CHP varken, baska bir yeni seçenek neden araniyor?" CHP'nin 2002 seçim sonrasi muhalefet politikasinin odaginda su dört konu yer aldi: Parti programinda belirtilen ilkelerle çelismesine karsin, salt muhalefet nedeni ile AKP'nin AB politikasini elestirmek, 1 Mart tezkeresinin reddini, sanki tek basina CHP saglamis gibi, üstelik CHP'nin tarihi tutumuna bir anlamda uymayan sertlikte ABD'ye karsi (komplo teorileri yaratarak) tutum izlemek. Iç politikada, milletvekili dokunulmazligini esas alan, ancak içtenligi tartismali bir hukuk savasimi sürdürmek. Ve Kibris'ta geçmiste kalan "Çözümsüzlük çözümdür" politikasina sahip çikmak.
CHP Genel Baskani'nin ülkenin temel sorunu olan as-is konusunda halka yansiyan ve kamuoyunun benimsedigi bir muhalefet politikasi izlemedigi topluma yerlesmistir. CHP'nin as-is sorunlarina sahip çiktigini söyleyen bir tek isçiye, köylüye, memura, emekliye, esnafa, hatta küçük sanayiciye rastlayamazsiniz. Prof. Bilsay Kuruç bu durumu söyle özetliyor: "Bugün kiminin adina sag, kimininkine sol denebilir ama alternatif iktisat politikasi yok." Bütün bunlardan sonra yeni olusum için yola çiktigini söyleyen sosyal demokrat Celal Dogan'in su sözlerinin anlamli oldugu ve çok tartisilacagini söyleyebilirim: "CHP içinde arayis beyhude, artik sola yeni parti gerekli." |