80 delikanlinin yattigi büyük salonda karyolami ve dolabimi gösterdiklerinde ben hala, Feriye Sarayinin islemeli tavanindan ve bogazin yakamozlarindan kendimi alamamistim. Okuldan çiktim, saga dogru yüz metre yürüdüm, iskele sokagina saptim ve Ortaköy postanesini buldum. Içeri girip “ELT-Telgraf” kâgidini aldim ve yazdim, “Salimen geldim ellerinizden öperim.” Ilk günlerimdeydi, Eminönü’nden 22 numarali tramvaya bindim, bes durak sonra biletçi bagirdi “Kabatas var mi inecek”, bende “var” isaretini yaptim. Tramvay durdu, ancak görünürde lise-mise yoktu, “insene oglum”, “amca Kabatas Lisesinde inecegim” , “ögren oglum burasi, Kabatas Iskelesi” dediginde aglamakli olmustum! Istanbullu arkadaslarimiz Anadolularla, “Bundan baska Istanbul yok!” diyerek, eglenirlerdi.
Ikinci savas sonrasi Dünya, büyük degisimini yasiyordu. Türkiye Ismet Inönü’nün sayesinde demokrasiye yelken açmisti. Menderes Türkiye’yi küçük Amerika yapmaya, her mahallede bir milyoner yaratmaya çalisiyordu! Ellili yillar hizla akiyordu. Ben’de Istanbul Üniversitesi Iktisat Fakültesinde ögrenciydim artik. Hukukun üstünlügü, Üniversite özerkligi ve benzeri çagdas degerler diyerek, 28 Nisan 1960’a geldigimizde, Beyazit meydaninda bir ögrenci arkadasimizin (Turan Emeksiz’in) öldügünü duymus ve sokaklara dökülmüstük. Ankara’da Siyasal Bilgiler ve Hukuk Fakültesi ögrencileri de 29 Nisan’da Polisle çatistilar. Aradan bir ay geçmedi, Türk Halki 27 Mayis 1960 Darbesini gördü. O Darbe, biz gençlere göre bir ihtilaldi! Dünyada oldugu gibi, 1961 Anayasasi ile Türkiye’de sanki kabuk degistiriyordu. Sovyetler Birligi ile komünizm Kore’den Küba’ya kadar yayilmisti. Esen sol rüzgârlar, Ismet Pasa’yi da “CHP ortanin solundadir” demeye kadar götürdü.
Basbakan Inönü ile planli dönem kisa sürdü. Demirel “Millete plan degil, pilav lazim” diyerek, Devletten kaynak aktararak özel sektörün önünü açma politikasina yönelmisti. Ancak, sosyalist gençligin eylemeleri Adalet Partisi Hükümetlerini sertlestirdi. Bir Içisleri Bakani “Birlesik kaplar” örnegi diyerek, “sol”un karsisina, Devlet destekli “sagci” gençligi çikardi. “Ülkücü komandolar” ile Güney Amerika’dan esen “sehir gerillasi” rüzgarinin önündeki “Devrimci Gençligin” arasinda silahli çatismalar yayginlasti. 12 Mart Muhtirasi ile Generaller demokrasiyi askiya aldilar. Sol gençlik önderlerinin öldürülmesi ile toplumsal ve siyasal açidan çok acili üç yilin ardindan durulan ortamda, 1973’de yapilan seçimlerle Türkiye yeniden demokratik sürece girdi. Ecevit’in çagrisi ile ben de kendimi CHP saflarinda ve Mecliste buldum. Deniz Baykal’la 1974 Hükümetinde Bakan olarak baslayan birlikteligimiz, 1976’da Ecevit’e karsi “Baykalcilik” hareketine dönüstü. Amacimiz, gelecegini basarili görmedigimiz Ecevit’in yerine Deniz Baykal’in basinda oldugu CHP’yi, Sosyal Demokrat ilke ve hedefleri dogrultusunda tek basina Iktidar yapmakti. Düsünce ayriligi degil, degisimin gücü olarak, kadro evrimini amaçlayan bir harekettik. 12 Eylül 1980’de askerler CHP ile Demokrat Partinin devami olan ADALET partisini kapatmakla, bugün hala sorunlarini yasadigimiz siyasal yapimizi paramparça ettiler. 1983’te önce Halkçi Parti sonra SODEP ve daha sonra SHP ile bizim de içinde oldugumuz Sosyal Demokrat siyaset yeniden yola koyuldu. SHP’de ve 1992’de yeniden açilan CHP’de, Deniz Baykal’in inandigimiz yetenek ve becerilerini ülke yönetimine tasimak için ugras verdik. Ancak, 1999 seçimleri Baykalcilar için bir bitis oldu. CHP meclis disinda kalmisti. Halktan aldigimiz dersi iyi okumamiz gerekiyordu! Istifa eden Baykal, bir süre sonra Altan Öymen’in korku ile çagirdigi kurultayla geri döndügünde halkla arasinda var olan güven bunalimi, tümüyle güven yokluguna dönüstü. CHP bugün artik halkin gözünde, siyasal hedeflerini yitirmis bir parti konumunda!
Dün gördüm ki Ortaköy, Istanbul Bogazinin eski iskelesi olmaktan çikmis, kültür etkinlikleri, çagdas zenginligimiz gençlerin müzikleri, resimleri ile dünya halklarinin kosup geldigi 21. yüzyil marka bir yer olmus!
“Anneme Telgraf” çektigim postane yerinde duruyor. Ondan gayri 1953’ten kalan tek ani, Ortaköy Iskelesi, o da kimsesiz. Çinaraltindayim, garsonun adi Seyfettin, Ordu’nun Gürgentepe’sinden. “Bak Seyfettin, senin Fatsa Ilçende adi komüniste çikmis bir Terzi Fikri vardi, Belediye Baskani bile olmustu.” Seyfettin sordu “Agabey sen simdi hangi partidensin”, “CHP” dedim, “Yok agabey Baykal gitmeden kimse size oy vermez, hele gençler hiç vermez.”
|