Yazdırma tarihi : 15.01.2025

Yeni olusumcularin dikkatine!

Tarih: 8.12.2005 17:56:12


Ilki 1960'taki askeri müdahaleler öncesinde, mali ve ekonomik krizler yasandigi görülür. 1958'de Demokrat Parti hükümetinin yaptigi devalüasyonun, 1960 ihtilaline gidisi hizlandirdigi çok tartisilmistir. 12 Mart 1971 öncesinde de Adalet Partisi'nin, Bes Yillik Planda olmayan partizan amaçli yatirimlarinin yarattigi mali darbogazin, Demirel'in sapkasini alip gitmesine ve demokrasinin askiya alinmasina neden oldugu da çok yazilmistir. 1975'ten sonra, "milliyetçi cephe" hükümetleriyle baslayan siyasi istikrarsizligin, 1979'daki devalüasyonu da içeren ünlü 24 Ocak kararlarina ulasmasi da, 12 Eylül 1980 darbesinin asil nedeni olmustur. 1980 sonrasi Özal'la baslayan açilma politikasi, kisa sürede büyük bütçe açiklarina neden oldugu için, yüksek faizli dis ve iç borçlanma dönemi basladi. Gittikçe daha fazla karsiliksiz para basilmasiyla da hizlanan enflasyon 2001'de ülke tarihindeki en agir ekonomik krize yol açti.
 


Bütün bu olumsuz gelismeler temelde, iktidarlarin Hazine'yi ve Merkez Bankasi'ni (MB) istedikleri gibi kullanmasinin sonucudur. Son dört yildaki uygulama bunu kanitliyor. Çünkü, bugünkü göreceli istikrarin asil nedeni, bu hükümetten önce, MB basta, baslica mali-ekonomik kurumlarin büyük oranda özerklestirilmesidir.

Son kirk yilda, politikacilarin istemlerine göre karar alan birçok MB Baskani, Hazine Genel Sekreter ve Müstesari, Bütçe Genel Müdürü ve planlamaci TBMM'ye tasinir dururdu.

Bu görevlerdeki az sayida bürokrat, partizanliga boyun egmeyip Dünya Bankasi, BM, OECD gibi uluslararasi kurumlarda görev almis, bazilari erken emekliligi yeglemistir. Bir bölümü de bilgi ve birikimlerini medya araciligi ile ülke kalkinmasi yolunda sunuyor. Eski Hazine Müstesari Cengiz Alper de bu tür bir çabayi yurt disinda sürdürenlerden. Hemen bütün zamanini Türkiye'yi izleyip sorunlara düsünce ve arastirma düzeyinde çözüm üretmekle geçiriyor. Kendisinden ülkemizin genel görünümü ile ilgili, daha çok politik agirlikli bir degerlendirme istemistim. Yazdiklarini ana hatlari ile aktariyorum.



***

"Son bir ankete göre bugün seçim olsa AKP yüzde 29, CHP ise yüzde 12 oy alabiliyor. Asil önemlisi, katilanlarin yaridan çogu oy vermeyecegini, ya da bos oy atacagini belirtmis. AKP hükümeti kendini, ekonomide IMF programina, siyasette de AB projesine baglamis görünüyor. Milli görüsün bir masal oldugunun bilincinde olanlarsa, IMF ve AB ile siyasi bir platform olusturdu. Son günlerde gündeme özellestirme tartismalari oturdu; kamu mallari eskiden biçilen fiyatin üçte birine satildiginda herkes dügün bayram ediyor. Yabancilarin ilgisinin birinci sebebi bu ucuzluk, ikincisi de AB iliskilerinin 10-15 yil sonrasinda alacagi duruma yatirim firsatçiligi. Yine de, gelen sermaye niteliksiz ve spekülâtif sermaye. Kamu varliklarini da sattiktan sonra bu iktidarin isi azaliyor denebilir! Toplumu ilgilendiren kanun ve kararlar adeta Brüksel'deki bürokratlarin tercihlerine göre sekillenecek, Türkiye'ye bunlari uygulamak kalacak. Dis politika zaten bir süredir dis merkezlerde kararlastiriliyor. Simdi tablo böyleyken insanlar kime oy versin ve niçin versin? Bir yazinizda diyorsunuz ki: 'Halkin istedigi, Türkiye'de ve dünyada kalici bir barisin saglandigi, insan haklarina dayali çagdas bir hukuk sistemine kavusmus, sosyal güvenlik, saglik ve egitim gereksinmeleri güvence altina alinmis, sürdürülebilir ve çevreye duyarli bir gelismeyi gözeten ve gelir dagilimi dengeli bir Türkiye'dir.' Degerlendirmenize gönülden katiliyorum. Ancak bu ilkelerle kurulacak yeni bir partinin, tutarli ve inandirici projeleri olmamasi halinde de son anketteki sonuçlarin degismeyecegini tahmin ediyorum."


***

Yeni olusum hazirliginda olanlar için Cengiz Alper'in çok önemli olan bu son cümlesinin altini çizmek gerekir.


Haber NO: 325

Kategori: Vatan Gazetesi