12 Eylül’ün 23. yil dönümünde bugün, Newyork’ta kizlarimin evinde üç buçuk saat süren filmi seyrettim. 27 Mayis 1960, 12 Mart 1971, 12 Eylül 1980 ve 28 Subat 1998’i ayri bölümler halinde içeren bir belgesel. Film tümüyle olaylara ait elde ettikleri haber filmlerinden ve fotograflardan olusuyor. Hemen hepsini en az bir-kaç kere seyrettigim sahneler.
Politikaci, bilim adami, sivil toplum ve gençlik örgütleri önderleri, gazetecilerden olusan yaklasik 100 kisi ile görüsmüsler. Hiç asker yok. Filmde kurgu yok. Yapimci böyle yapmakla tam bir yansizlik ve tarafsizlik izlenimi vermek istemis. Görüsme firsati bulduklari kisilere belli bir soru formati vermisler. Hemen belirtmek isterim, olmamis, basarilida degil.
Olmamis çünkü, amaci ve hedefi yokmus çalismanin. Basarisiz olmus çünkü, yapanlarin ne belgesel sinema ile ne de sosyoloji ve politika ile geçmisi var. Master veya Doktora tezi hazirlayan bir genç ögrencinin sanki hocalarindan aldigi bir ders hazirligi dosya gibi olmus.
Ancak, benim açimdan, Türkiye açisindan önemli saptamalar çikarmama firsat verdi. Birincisi, ben iletisim ve medya çaginda, Türkiye’yi anlamak isteyenlerin, dogru tanimasi gerekenlerin tümüyle yanlis, özsüz, temelsiz, nedensiz, bilgilenmesine kaynak olmus.
Türkiye’yi derinden en çok etkileyen ve biraktigi karar ve kurumlarin olumsuzluklarinin hala sürdügü, 12 Eylül Darbesi en kisa bölümü oldugundan, kiyaslamali sonuç çikarmak isteyenleri çok yaniltabilir. Sevilen ve konusan özellikle politikacilar, firsat bulmusçasina “ Demokrasi asagi ve asker düsmanligi” yapmak için yarismislar. Öyle olunca da bu kisiler belki bilmeden, örnegi Avrupa Birligi tartismalarinda karsit olanlarin eline koz vermis duruma düsmüsler.
Bütün partilerin en az üç-bes önde gelen, eski-yeni temsilcileri ile görüserek, çekim yapmislar. Bu anlamda bu belgeseli seyreden okumus kisinin 27 mayis 1960 hakkinda aklinda sunlar kalir; Halkin seçtigi, Halk için çalisan ve çokta basari ile ülkeyi küçük Amerika yapan Demokrat Partiyi bir grup solcu genci asker zorla devirmis ve sonunda da iktidari elinde tutamayip Demokrasi karsiti militarist güçlere teslim etmis.
12 Mart’la ilgili ayni partinin uzantisi politikacilar ve o zamanin ikinci, üçüncü düzey gençlik liderleri öne çikan bir bölüm izleniyor. Bundan çikan sonuçta, Askerler, kendi içinde gelisen solcu ….talari kontrol edemedikleri için dolayli yolla parlamentoyu kullanarak insan haklarini, özgürlükleri kistilar, bunlarin kaynaklandigi 1961 anayasasinin yapisini antidemoktatik yönde degistirdiler.
Önceki iki bölümde oldugu gibi 12 Eylül bölümünde de lider düzeyinde hiçbir sektörde de görüsebildikleri politikaci olmadigi için, dogrular yerine karsilikli politika tartismalari agirlik kazanmis. Derinligine gitmeyen kisa söylemlerden çikan sonuç, Evren Pasa aklina Cumhurbaskani olmayi (iyi niyetle) koymus, bes yil sabretmis ve sonunda olmus.
28 Subat bölümünden çok daha ilginç bir sonuç çikiyor ortaya; gelisen kapitalizm, Erbakan Hocanin destekledigi Anadolu sermayesinden korkmus ve askerleri gizli darbeye yönlendirmisler. Emekliligine az kalan ve Patronlardan büyük maasli yönetim kurulu üyeligi sözü alan generaller hem de üstün yetismislik ve beceri ile görünmeden 28 Subat darbesini yapmislar meger.
Kendileri ile konustum. Bu düsüncelerimi aktardigimda, yapimci ve yönetmenin ilk söyledikleri, “Biz kim kabul ettiyse onunla görüsüp çekim yaptik” hazirlik listeleri 400 kisilik bir çevreyi olusturuyormus. Örnegin bu belgeselin en önemli eksikligi, bir tek CHP’linin olmamasi oldugunu, kendilerine sordugumda, “hiç kimse bizimle konusmayi kabul etmedi” dediler.
Cumhuriyeti kuran, demokrasiye ülkeyi tasiyan ve 1923’den beri bugünde siyaset yasamimizda olan ve bu dört olayinda aslinda Bas Aktörü olan CHP bu belgeselde konusmuyor. “Siz ne kadar yansiz, tarafsiz olsaniz da, böyle bir belgeselin CHP’siz basarili ve dogru olamayacagini bilmeniz veya birisinin size söylemesi gerekirdi” dedigimde, yapimci Mr. Brian “ o eksiklik bizim degil sizin partililerinizindir” dedi.
Hakliydi bu gençler; CHP adina su dersi çikardim.
“Bir zamanlar halka tepeden bakiyoruz diye ülkemize hizmette hep geri kaldik. Simdide buna benzer bir çok küçük, basit, siradan, ucuz insani konuyu göz ardi ederek kendimizi gerçeklerden soyutlamaya devam ediyoruz”
Hani bir fikra var, tam benzemiyorsa beni bagislayin: Evde ise yaramayan, kilibik kocaya sormuslar “Sen ne yaparsin diye” oda “ Ben dünya bakisi ile ilgilenirim, Rusya’nin Amerika ile sorunlari, Çinin Japonlarla çekismeleri beni ilgilendirir, diger önemsizlerle hanim” demis yaa. |