Ve yine imam hatip okullari ile sikâyetini de bazi cumhuriyetçi çevrelerin "demokrasiyi içlerine sindiremedikleri" seklinde yorumlamisti.
Son gezmeye gittigi Avustralya'da da, belki de iyi niyetle baslattigi ancak, sorunun gerçek boyutlarini tam özümseyemedigi için sonunda tam anlami ile içinden çikilmaz bir tartismaya dönen "üst kimlik - alt kimlik" konusunda, "dinimiz Müslümanlik hepimizin ortak üst kimligidir" deyisi de, kafasindaki asil rahatsizligin laiklikten kaynaklandigini gösteriyordu.
En son Orhan Pamuk olayinda AB temsilcilerini kinarken bile, Insan Haklari Avrupa Mahkemesi'nin türban konusundaki kararindan rahatsizligini açikça ortaya koyuyordu.
Bütün bunlar, Milli Görüs siyasetinin önderi Erbakan Hoca'nin temel ilkesi olan "Türkiye laik degil, Islami cumhuriyet olmalidir" savina inanarak, Kasimpasa gençlik kollarinda politikaya soyunan Basbakan Erdogan'in gerçek düsüncelerinin degismedigini belgeliyor.
Ancak, özellikle 11 Eylül 2001'de New York'ta yasananlardan sonra dünyada her seyin degistigini de, Tayyip Erdogan'in herkesten önce görmesi gerekir. O da, üstelik Avrupa Birligi ile adaylik müzakerelerinin baslamasi için kendi imzasi ile verdigi ödünlerden sonra artik Türkiye'nin, Iran gibi olmasinin hayal bile edilemeyecegi gerçegini yasayarak ögrenmis olmalidir.
Türkiye, cumhuriyetle birlikte laikligi bütün kurumlari ile yasama geçiren tek Müslüman ülkedir. Ancak, daha Tanzimat'tan baslayarak Osmanli'nin da özellikle hukukta ve egitimde Islami kurallarin yetersizligi nedeni ile, laik uygulamalara geçtigi tarihi bir gerçektir. Daha 1885'te bu günkü Isik liselerinin Fevziye Mektepleri olarak açilmasi bunun göstergesidir.
Küresellesmeye ayak uydurmak için hem Arap seyhlerinin parasi ile Istanbul'a gökdelenler dikeceksin, hem ülkenin temel stratejik sektörlerini Hiristiyan yabanci sermayeye vereceksin, ondan sonrada seriat kurallarini egitime ve hukuka bagli hale getirmenin hayalini kuracaksin. Söylemdeki bu israrli direnisi, "beni buraya getiren tabanimi idare etmek için bu söylemi sürdürüyorum. Ben, milli görüsü çoktan biraktim, liberal Menderes'in yolundayim" diyerek açiklamanin ciddiye alinir bir degeri olamaz.
Amerika Birlesik Devletleri Baskani Bush'un da laiklik konusunda Tayyip Erdogan gibi çok hassas(!) oldugu biliniyor. Bir süre önce Amerika'da bir okul yönetimi, yaradilisin yani evrenin ve içindeki her seyin ortaya çikisinin sadece Darwin'in evrim teorisiyle açiklanamayacagini, bu nedenle derslerde Tanri'nin adi geçirilmeden "güçlü bir varlik"tan söz edilmesi gerektigine karar vermisti. Bunun sonucu bu ders, "Akilli tasarim teorisi" adi altinda bazi eyaletlerde müfredata alinmisti. Ancak geçen hafta Amerikan Federal mahkemesi bu karari, "Anayasa'daki din ve devlet islerini ayiran düzenlemeye aykiri oldugu" gerekçesi ile kaldirdi.
Laikligin egitimdeki önemi, Amerika gibi bilgi çagini yasayan bir ülkede bile hâlâ gündemin en bas konusu olabiliyor.
Fransa gibi aydinlanma savasini baslatan bir toplum türban meselesini, özgürlük degil laiklik konusu olarak görüyor ve yasaklama karari aliyor.
Bütün bunlardan, Türkiye gibi Islam dünyanin tek "laik demokratik cumhuriyeti" olan bir ülkenin politikacilarinin çikarmasi gereken dersler olmalidir.
Yüz yillik demokratik ülkelerdeki gerçekler, devleti yönetenlerin yalnizca sandiktan çikmasi ile bir ülkede demokrasinin yerlesemeyecegini belgeliyor.
Bütün kurumlariyla bir demokrasi, ancak dini inancini devlet yönetiminden arindirabilen önderlerle, halkin yasadigi bir gerçek olur. |