Yazdırma tarihi : 16.01.2025

Iste benim Malezya raporum

Tarih: 8.01.2007 21:14:03


Erbakan Hoca 1996'da Basbakan olunca, o tarihte Ekonomiden Sorumlu Devlet Bakani olan AKP'nin bugünkü Basbakan Yardimcisi ve Disisleri Bakani Abdullah Gül ve kalabalik bir heyetle ilk yurt disi gezisini Malezya'ya yapmisti. Hoca'nin bu gezisindeki hedefi, "milli görüs siyasetini" diger önde gelen Müslüman 7 ülke ile birlikte "Bati Kulübü" dedigi AB'ye karsi, kendi önderliginde yasama geçirmekti. Daha açikçasi, AB ile iliskileri keserek Türkiye'nin basini çekecegi ve önderligini kendisinin yapacagi D-8'lerin temelini atmakti.
 


Ancak bu çikis, Libya'da Kaddafi'nin çadirinda kendisini de ülkemizi de küçük düsüren ikinci gezisi ile onu 28 Subat'a götüren yolun baslangici olmustu. D-8, Türkiye, Endonezya, Pakistan, Iran, Libya, S. Arabistan, Misir ve Malezya'dan olusacakti. Malezya o siralarda ekonomik atilimlari ile dünyanin ilgisini çeken Asya Kaplanlari'nin da arasinda sayilan tek Müslüman ülke idi.

Geçen hafta geziye baslarken rehberimiz, "ülkemizde seriat geregi 'dört karili' evlilik sürüyor ama benim bir tek esim ve türban zorunlulugu olmadigi için Çinli okuluna giden kizim var" diyerek kendini tanitti. Malezya, basta petrol ve palmiye yagi olmak üzere diger dogal zenginlikleri ve turizmde yaptigi yatirimlarla yabanci sermayenin ilgisini çekmis ve ekonomik kaynaklarini sonuna kadar küresel sermayeye açmis bir ülke. 14 eyaletin sahibi 7 sultanin ortagi oldugu Petronas sirketinin dünyaca ünlü 450 metrelik ikiz kulelerinin arasindaki köprüden Kuala Lumpur'u seyrederken önce, bunlar aklima geldi. Ardindan, tüm bu gösterise karsin Malay halkinin zavalliligini ve 25 milyon gibi bir düsük nüfusa karsin fert basina milli gelirlerinin hâlâ 4 bin dolarin altinda kaldigini görmenin hüznünü yasadim.

"Türkiye modern"
Ilk bakista her sey diger fakir Islam ülkelerine göre daha iyi, daha temiz ve daha gelismis gibi görünüyor. Ancak birkaç adim içine girdikçe orada da Çinliler olmasa halkin, Pakistanlilardan farki olmadigini görüyorsunuz. Hâlâ, kadin hakki diye bir sey yok. Insan hakki ise dogmak sonra da kulluk hakki ile yetinmekle es anlamli denebilir. Karsilastiginiz akli basinda ilk kisi, Türk oldugumuzu ögrenince gözleri parliyor ve "Türkiye modern, Türkiye Avrupali" diyerek, korku içinde dert döküyor. Açikçasi, Türkiye'den gelenler için "onlarin" karsisinda "laik demokratik bir cumhuriyetin yurttasi" olmanin gururunu yasamak, adeta bir ayricalik. Türbanli bir genç kiz, ikiz kulelerden Kuala Lumpur'un diger gökdelenlerini ve yabanci banka binalarini anlatirken, aklima bizim Basbakanimiz geldi.

Istanbul'a yapmak istedigi "Dubai Gökdelenleri" merakinin, burayi gezerken gönlüne düstügünü düsünmekten kendimi alamadim. Oysa, konugu oldugumuz bir eyaletin Turizm Bakani, kirli ve dalgali plajlarini överken ben, Sultanahmet, Süleymaniye, Topkapi gibi essiz tarihi yapitlarimizi ve diger dogal zenginliklerimizi animsayarak, "bizim gibi çagdas bir ülke olabilselerdi, sözde dindar sultanlar bile o çirkin gökdelenlere asla izin vermezlerdi" demekten kendimi zor alikoydum.

Dönerken Istanbul'dan baslayarak, Kapadokya, Pamukkale, Kusadasi, Efes ve Truva'yi görmek için hem de bu karda kista ülkemize gelen bir grup Malezyali ile karsilastim. Istanbul'a inerken, elde ettikleri bu olanagin heyecani içinde Türkiye'ye gipta dolu övgülerini görünce, geziye gitmeden okudugum MÜSIAD'in bir raporundan bazi bölümleri animsadim.
*

Tayyip Erdogan'in da Erbakan Hoca'yi taklit edercesine gittigi Malezya gezisinden sonra hazirlanmis bu raporun bir yerinde "iki ülkenin halki birbirlerine sempati ve saygi beslese de, son 10 yilda hükümetlerin ve isadamlarinin karsilikli ilgisizligi"nden sikâyet edilerek, "Malezya Basbakani, D-8'in kurulusu için 15 Haziran 1997'den bu yana, Malezya Dis Ticaret bakani ve Malay is adamlari heyeti Subat 1998'den beri Türkiye'ye gelmemislerdir. Bu durum daha çok bizim Türk tarafi olarak 1997'den sonra bu ülke ile temaslara önem vermeyisimizden ve
gelen misafir yetkililere ilgisizligimizden kaynaklanmistir" denilmekte ve Necmettin Erbakan'in Agustos 1996'daki Malezya'yi ziyareti övülerek, "Türkiye Basbakani Erdogan ve Malezya Basbakani Mahatir Muhammed, iki ülke arasindaki siyasi iliskileri gelistirme ve ilgisizligi ilgiye dönüstürme, karsilikli ziyaretleri siklastirma konusunda mutabik kaldilar" saptamasinin alti çizilmekteydi. Görülüyor ki, bazilari hâlâ gerçekleri göremiyor ve yasananlardan ders almiyor. Erbakan'la 1974'te ilk koalisyonu yaparken CHP-MSP protokolünde bir deyim vardi, "tarihi yanilgi." Bununla amaçlananin, baska seçenek olmadigi için MSP ile hükümet kurmak karsiliginda "Ismet Pasa'nin yasami boyu laiklikten ödün vermemesini, tarihi bir yanilgi olarak kabullenmek" oldugunu, o protokolü yazanlardan biri olarak bilenlerdenim. Oysa, son yirmi yilda yasananlar, asil yanilanin bizler oldugunu hepimize gösterdi. Üstelik Erbakan Hoca da kazanmadigi gibi ülkeye çok sey kaybettirdi. Iste bu da, benim Malezya raporum!


Haber NO: 344

Kategori: Vatan Gazetesi