|
10. yilina girilen 28 Subat olayinin tartismasini herkes kendi hesabina göre yapmaya devam ediyor. Kimilerinin "post modern darbe" dedigi, REFAH -DYP koalisyonunun 1997'de zorla bozulmasi olayi, demokrasinin yerlestigi bir ülkede birakiniz tartismayi, gündeme bile gelmez. Ancak, 1950'den beri yapilanlara karsin Türkiye'nin, yapisal anlamda demokratiklesmesini hâlâ gerçeklestiremedigi bir gerçek. 10 yil öncesine bakildiginda bugün, 28 Subat'in nedenleri daha dogru anlasilabilir. O tarihte çogunlugun ortak görüsü su idi: "Demokratik olmayan bu girisimin ortamini, özellikle milli egitimdeki laiklik karsiti gelismeler hazirlamistir". Bu nedenle, laik cumhuriyet tartismasina neden olan egitimin alt yapisinin, 28 Subat öncesi nasil bir nitelikte oldugunu animsamak gerekiyor.
|
1982'ye kadar sadece bir olan ilahiyat fakültesi sayisi 13 yil içinde 21'e çikmistir.
1983-95 arasi 72 imam hatip okulu daha açilmis, ögrenci sayisi yüzde 105 artmistir.
1983'te Milli Egitim Temel Yasasi'nda degisiklige gidilerek imam hatip lisesi mezunlarina tüm fakülte ve yüksekokullara girme hakki taninmistir. Böylece imam hatip lisesi mezunlarina yargi dahil kamu görevinin bütün alanlari açilmistir.
Imam hatip liselerine Anadolu imam hatip liseleri eklenmistir. Kiz ögrencilerin de imam hatip okulu ve liselerine alinmasi serbest birakilmistir.
1996 sonunda, 107'si Anadolu imam hatip lisesi, 36'si çok programli imam hatip lisesi ve 2'si de süper imam hatip lisesi olmak üzere toplam imam hatip lisesi sayisi 610'dur. Ögretmen sayisi 20 bin, ögrenci sayisi 512 bindir.
Yine 1997 yili basinda izinli ve izinsiz toplam 12 bin Kuran kursu ve tarikatlarin açtigi 2 bin 100 ögrenci yurdu vardi.
Ben o dönemde Adana Milletvekiliydim. Osmaniye'nin il olmasi sonucu yapilan Belediye Baskanligi seçimi, bir yerel seçim olmaktan çok, iktidarda olan Refah Partisi'nin açtigi tartisma ortaminda partiler arasi bir genel seçim niteligine bürünmüstü. Seçimin gündemi, yerel hizmetlerden çikarak genel siyasal tartismaya dönüsmüstü. Laiklik karsiti dinci siyasetin partileri ile laik demokratik cumhuriyet ilkelerini savunanlar arasinda kimi zaman kavgaya varan gergin bir seçim yasanmisti. Alanlar dini egitim yapan okul ögrencilerinin gövde gösterilerine ve sokak eylemlerine teslim olmustu. O günlerde Basbakan Erbakan'in "imam hatip okullarinin partisinin arka bahçesi" oldugunu söylemesi büyük bir siyasal etkinlik gösterisi sayiliyor ve olagan karsilaniyordu. Bir milyon genç komsu bir ülkedeki Islami cumhuriyet düzeninin, Türkiye'de de olabilecegi inanci ile kendisini bu amaca, neredeyse adamisti. Sayilari hizla artan küçük yasta ögrencilerin beyinlerine yerlesen yasam anlayisi, onlari bilimin temel oldugu bir ülkenin özgür düsünen çocuklari olmakla, seriat kurallarina bagli yani bu dünya için degil, asil öteki dünya (ahiret) için yasayan birer kul olmak arasinda sikistirmisti.
Iste, 28 Subat'a gelisin asil ve özet nedeni bu gerçeklerdir. O tarihte Cumhurbaskani olan Süleyman Demirel sonradan sunlari söylemistir; "Bu bir süreçtir. Yani Cumhuriyetin kurulmasiyla baslamis, devam eden bir süreçtir. Devam da edecektir. (29 Subat 2000, Milliyet Gazetesi)".
Demirel Cumhurbaskani olmasaydi, 28 Subat'in, dogrudan demokrasimizi hedef alacagini kimse yadsiyamaz.
Demokrasinin olmazsa olmaz kosulu laik toplum olmaktir. Laik Toplum olmanin yolu da çagdas, laik egitimden geçer.
Basbakan Erdogan'in imam - hatip çikisli olmakla övünmeye elbette hakki vardir. Kendisini yetistiren egitim kurumuna saygi ve vefa duymaya da hakki vardir. Ancak Türkiye'yi Avrupa ölçütlerinde çagdas ve kalkinmis bir ülke yapma heyecanini ve inancini gerçekten tasiyorsa, daha çok sayida genç çocugumuzun taze beyinlerine hurafeleri, seytanlari, perileri sokmanin kendi sözleri ile "vebalini" üstlenmemelidir. Üstelik, "çagdas uygarlik düzeyine ulasmak" için çalisiyoruz sözünü dilinden düsürmeyen bu ülkenin basbakaninin öncelikle, "laik demokratik cumhuriyete" içtenlikle inanmasi ve güvenmesi gerekir. |