Bundan önceki hükümetler 4 defa nükleer santral yatirimi için yola çikti. Degisik nedenlerle yatirim yapilamadi. Özellikle termik santrallarin hem pahali, hem de çevreyi kirleten tesisler oldugu ortaya çikti. Bu nedenle sanayilesmis ülkeler 1950 yilindan sonra nükleer enerjiye geçti. Nükleer teknoloji ve enerji alaninda tekel olusturuldu. 1960 yilindan sonra bu tekel, nükleer teknolojinin Müslüman ülkelere verilmemesi için ciddi kararlar aldi."
Gerçekten de, Ilk günden beri Türkiye'nin nükleer santral projesine en sert karsi çikanlarin basinda ABD vardir. Oysa, Bati'nin Israil'e bir kitayi yok edecek kadar nükleer güç yükledigi herkesçe biliniyor. 6 Agustos 1945'te, ABD Baskani Harry Truman kongrede sunlari söylüyordu: "Bir Amerikan uçagi, 16 saat önce Japonya'nin önemli bir askeri üssü olan Hirosima'ya bir bomba atti. Bu bir 'atom bombasi'dir. Bu bomba tarihte kullanilan en büyük bombadan iki bin defa daha etkili ve 20 bin ton dinamitten daha güçlüdür. Almanlar bütün çalismalarina karsin bu atomik bombayi yapamadiklari için biz çok sansliyiz. Bu atomik gücün dünya barisinin etkili ve kalici bir sekilde korunmasi yolunda kullanilmasi konusunda alinacak kararlarda, kongrenin bana destek olmasini dilerim". O günden sonra basta eski Sovyet Rusya olmak üzere birçok ülke, dünya barisi için degil de kendisini ABD'den korumak nedeni ile bir yolunu bulup nükleer silah yapmayi basardi. Hindistan, Pakistan çoktandir nükleer güç sahibi ülkeler arasinda. Iran'in iki yildir ABD'ye meydan okurken dayandigi da bu gerçeklerdir. Irak bozgunundan sonra savas yolu ile caydiramadigi için ABD, Iran'in nükleer çalismalarini durdurma isini Avrupali dostlarina birakmis gözüküyor. Hatta bu nedenle olacak, nükleer enerji konusunda ABD ani bir dönüsle Türkiye'ye destek olacagini da açikladi.
Petrole dayali enerji konusunda dünyada yasananlar sanayilesmis ülkeleri çoktandir yeni arayislara sokmus durumda. En çok gündemde olan seçeneklerin basinda da, nükleer enerji projelerinin yer aldigi görülüyor. Bugün dünyada 400'ün üstünde nükleer santral var. Yalnizca, ABD'de 61 yeni nükleer santral projesi bitirilmektedir. Yine Fransa, Çin ve Hindistan basta olmak üzere, Avrupa ve Asya'da çok sayida nükleer santral yatirimi sürüyor. Basta çevreciler, çogunluk aydinlar bu fikre hep karsidir. Yillar önce yasanan ve olumsuz sonuçlari hâlâ süren Rusya'daki "Çernobil" olayi, hakli olarak Türkiye'de kimsenin aklindan çikmiyor. Oysa, VATAN Gazetesi'nin Nükleer Santral konusunda yakin geçmiste yaptigi bir anketin sonuçlari söyle idi: yüzde 46 evet kurulmali, yüzde 18 hayir kurulmamali, digerleri çekimser ve benzeri yanitlar. Yine, bir süre önce yitirdigimiz Attilâ Ilhan'in, rakamlar vererek Türkiye'nin zaman kaybetmeden nükleer santral yatirimlarina baslamasini önerdigi programini izlemistim. Geçenlerde, iktisatçi yazar Seyfettin Gürsel de, Attilâ Ilhan dogrultusunda yazmisti. Erdal Inönü'nün de benzer görüsünü biliyorum. Üstelik, halihazirda yaygin olarak kullanilan enerji kaynaklarindan hiçbiri nükleer projelerden daha az kirli, daha güvenli ve daha ucuz degildir. Eger baraj projeniz, örnegin bizdeki diger insaat yatirimlarinda oldugu gibi, teknik açidan eksikli, yanlis ya da hileli ise, ortaya çikacak olumsuz bir durumda çevre sagligi, can güvenligi ve ekonomik kayiplar bakimindan nükleer bir santralden çok daha riskli oldugu bilimsel olarak belgelenmistir. Kömüre dayali ve dogal gazla çalisan santrallerin çevre sagligi açisindan çok daha zararli oldugu bilinen bir gerçektir.
Ben bu yaziyi dostum Uras gibi "Bundan sonra nükleer enerji yandasi ve karsiti görüsler gündeme gelecek. Ben bir iktisatçi olarak görüs olusturacaklara yararli bilgileri derleyerek aktarmaya çalisiyorum." sözleri ile degil , "Nükleer Santral konusunda artik bir gün bile gecikilmemelidir. Konunun önemi, bu Hükümeti asacak boyuttadir. Engellerin karsisina hep birlikte çikilmalidir" diyerek bitiriyorum.
|