Yazdırma tarihi : 15.01.2025

Yalin gerçek

Tarih: 19.02.2007 12:52:13


TBMM Baskani Arinç'in 23 Nisan'da söyledikleri politikacilar ve aydinlar arasinda ciddi bir tartisma açti
 


Konusmayi, bazi aydinlar ve Islamci gazeteler "demokrasi manifestosu" olarak degerlendirdi. ANAP Genel Baskani, konusmayi "Meclis Baskani'nin hem de 23 Nisan günü, kendi politik kariyer hesabi için kullanmasi" seklinde yorumladi. Kendi partisi içinde Arinç'i bir anlamda elestiren Bakan Abtüllatif Sener, "Ben bir tek laiklik tanimi bilirim. O da Anayasanin 24'üncü maddesinde bütün açikligiyla yazilidir" diye konustu. Ana muhalefet lideri ise "Meclis Baskani içi bosaltilmis bir laiklik özlemi içinde" dedi. Bence de, eski Refah Partili yani milli görüsçü ve AKP kurucusu Bülent Arinç'in konusmasindaki asil amaci, Cumhurbaskanligi seçimine bir yil kala "laik demokratik cumhuriyet konusundaki içsel rahatsizligini" dile getirmekti. Bunu yaparken, hem partisinin radikal tabanini yüreklendirmeyi, hem de ikinci cumhuriyetçi çevreyi yanina almayi amaçladigi da açikça görülüyor.

Bir süre önce Arinç'la yaptigi bir söyleside AKP'li bir yazar, Basbakan'in "Kürt sorunu" ve "üst kimlik dindir" söylemlerinin tartisildigi sirada sunlari yazmisti; "muhafazakâr degerler milli bütünlügümüzün harçlarindan biridir. Irtica paranoyasiyla bu bagi da tahrip ederek muhafazakâr Kürtleri de itmek kime hizmet olur?

Türkiye'de etnik kimliklerin üzerinde birlestirici bir siyasi deger olusturacak sol bir partimizin yoklugu, sadece demokrasimizin degil, siyasi entegrasyonumuzun da vahim bir eksikligidir. CHP 1930'dan beri saplandigi laiklik paranoyasindan kendini kurtarmalidir". Iste Arinç'in tartisalim dedigi bu, yani CHP'nin laiklik anlayisidir. Daha açikçasi, Cumhuriyet'in kurulusundan beri her anayasada yer alan sekli ile Türkiye Cumhuriyeti'ni yöneten bütün partilerin çok iyi bildigi ve üzerine yemin ettigi anlamindaki laikliktir. O laiklik de, sokaktaki yurttasin bile artik hemen yanitlayacagi gibi, "din ve devlet islerinin kesin ayriligi ilkesidir".

Ancak, kurtulustan sonra daha çok partililik denemesinin ilk adiminda görüldügü gibi, Osmanli'nin hilafetçi kadrolarinin laiklik karsiti savasimi, bugün de ayni inatla sürdürülmektedir. Basbakanlik Müstesari Ömer Dinçer'in, "Cumhuriyetin modasi geçti. cumhuriyet, laiklik ve milliyetçilik ilkelerini dini temelde yeniden yorumlamaliyiz" savinin, Arinç'in bir kez daha yineledigi sözlerle ayni olmasi bir rastlanti degildir.

AKP'li olmadiklari halde bazi aydinlarimizin Arinç'i destekleme nedeni ise, çogunlugunun demokratiklesme ve sivillesme konusundaki duyarliligindan kaynaklaniyor. Ne var ki, genç kusak bazi toplum bilimcilerin, toplumsal degisimi kavrama ve yorumlama konusunda bilimsel bir kurami çogunlukla göz ardi ettigi bizden ileri ülkelerde de görülüyor. Toplum biliminin her zaman geçerli olan kurali, "degerlendirmelerde dogru yargiya varmanin ön kosulu, olayin hangi zamanda ve nerede oldugunu sorgulamaktir". Bu nedenle, Arinç'in son çikisana destek verirken, bir kisim genç aydinlarimizin bu kurami unutarak, politik hesaplara bagli kasitli söylemlerin arkasina takilma yanlisligina düstükleri yadsinamaz.

Mustafa Kemal'in daha yüzbasi iken fark ettigi ve onu bu cografyadaki liderlerden ayiran en büyük üstünlügü, "Aydinlanma, çagdaslasma, gelisme ancak laik toplum olmakla mümkündür" anlayisina dayanir. Enver Pasa'nin Mustafa Kemal kadar cesur, zeki, vatansever oldugu, hatta ondan daha önce tek basina ülkeyi yönetme gücünü elde ettigi bir gerçektir. Enver Pasa içtenlikle inanmisti ki, "hem hilafet kalacak, yani imparatorluk esas olarak dini kurallarla yönetilecek hem esitlik, adalet, özgürlük olacak; hem de sanayilesme, gelisme (terakki) saglanacak." Iste Enver Pasa'nin temel yanilgisi, bunun olmayacagini görememesi idi. Iste Mustafa Kemal 'in yola çikarken bir tek arkadasina bile açmadigi temel dogrusu bu idi.

Öyle gözüküyor ki, bütün bu tartismalara karsin, basit gerçekler kendi nesnel çizgisinde yasanacaktir. Semdinli süreci ile baslayan ve Tayyip Erdogan'in cumhurbaskani seçilmesinin öndeki etkili sanilan engellerin direncini kirma konusunda, Arinç'in son çikisi, kendisinden çok Basbakanin önünü rahatlatacak gelismelere dönüsmektedir. Dünyada ve özellikle çevremizde olanlara bakildiginda, eskilerin "reel politik" dedikleri ve çogunlukla dis iliskilerde "yasanan gerçegi" tanimlayan olgunun, 21 yüzyilda Türkiye gibi ülkelerde artik, iç politika için de, tam anlami ile geçerli oldugu tartisilamaz. O nedenle, yüzde 35 oya karsin, bir partinin mecliste sagladigi iktidar gücüne dayanarak düsünce ve eylemlerini, (bazi çevreler haksiz saysa da ve toplumun sagduyusuna sigmasa da) istedigi gibi gerçeklestirmesini demokratik yollardan engellemek, çogu zaman olanaksizdir. Gerginligi artirmayi da göze alarak, 2007'nin Mayisinda AKP, Çankaya Kösküne kendi siyasal anlayisinda bir kisiyi, bana göre büyük olasilikla Tayyip Erdogan'i seçecektir. Sonra da, 4 Kasim 2007'deki olagan seçime de AKP, yine büyük olasilikla Disisleri Bakani Gül'ün genel baskanliginda gidecektir.

Laik, demokratik, çagdas, hukuk devleti anlayisina yürekten bagli ve Avrupa Birligi sürecini benimsemis olan Ana Muhalefet Liderlerine düsen, Arinç'in açtigi gibi soyut konularin pesine takilip, gerginligi artiran söz düellosu yapmak yerine, seçim sandiginda halkin destegini saglayacak ve AKP'nin elinden basbakanligi alabilecek genç kusak önderlerin önünü açmaktir.


Haber NO: 352

Kategori: Vatan Gazetesi