Ulus devlet bilinci ile dogmus büyümüs, ülkesini seven aydin bir yurttasimizin bu sorusunun altinda, içten bir endise vardi. "Ben iyimserim, Avrupa'ya dogru gitmek isteyen Türkiye, her yil daha gelismis, daha demokrat bir ülke olacak, geri dönüs olanaksiz" dedim. Bir an durakladi ve "iyi de benim gördügüm, ekonomiyi IMF idare ediyor, iç siyasetimiz Avrupa'nin, disislerimiz de ABD'nin emrinde" deyiverdi!
***
1960'lardan, planlamadan bu yana edindigim deneyimlerden yola çikarak Türkiye'deki yapisal degisimi, dünyadaki dönüsümü ve bugün yasanan küresellesme gerçegini müdüre anlatmaya çalistim. Bu bilgiçligime(!) gülümseyerek, "Bunlari anladim da sonuçta bunlar IMF, AB ve ABD gerçegini degistirmiyor" dedi.
Semdinli olaylari ile baslayan iç politikadaki gerginlik, görülen o ki, seçimlere kadar sürecek. Son aci ve tehlikeli olaya karsin benim beklentim, AKP erken seçime gitmeyecek, seçimler olagan tarihte yapilacak. Bu durumda, yaklasik bir yil daha Tayyip Erdogan Türkiye'nin Basbakani demektir. 2007 Mayisi'nda Sezer'den sonra bu Meclis'te, hem de ilk turda Tayyip Erdogan Cumhurbaskani seçilecek. Yani 8 yil ülkemizin basinda bugünkü Basbakan Tayyip Erdogan olacak. Bazilari bu beklentilerimi, geçmisteki benzer yasananlardan ötürü olasi görmeyebilir. Ancak bilinmelidir ki, tarih özellikle siyasal konularda aynen yinelenmez. Yüzyilin ikinci yarisinda ülkemizde üst üste yasanan askeri müdahalelerden sonra, politikacilarimizin ciddi dersler alacagi sanisi yalnizca umut olarak kaldi. Üstelik ipleri gerseler bile koparmadan hedefe ulasmak konusunda taraflar, dengeleri bile gözden çikarmis gözüküyor. Oysa her seye karsin, sorunlari demokratik ortam içinde çözmenin sayisiz yarari oldugu konusunda, toplumda ortak bir anlayisin artik kalici hale geldigi saniliyordu.
Bu saptamalardan sonra ülkenin siyasal, sosyal ve ekonomik durumunun bugün bulundugu durumu özetlemek gerekirse; Türkiye iyiye gitmiyor. Kimse hayatindan memnun degil, gelecege güvenle bakmiyor. Sanayilesme durmus, memurlar gün geçmiyor, tepkilerini sokaklara çikariyor; çiftçi perisan hale gelmis, esnaf kan agliyor, issizlik ve yoksulluk halkin bir numarali sorunu. Bu issizlik ve yoksulluk tablosu ile birlikte toplumdaki gerginlikler de artiyor. Sagduyu ve baris tehdit altinda; kutuplasma tehlikesi her yani sariyor. Türkiye siyaseti gerginliklerden, gerilimlerden beslenmektedir. Sosyal ve kültürel açidan ulusal deger yargilari zayiflamis, ilke ve amaçlarin yerini geleneksel liberal kapitalizmin nesnel çikar hesaplari almistir. Ulusal egitim, cumhuriyet döneminde oturmus ve tartisilmaz olan ilke ve hedeflerinden saptirilmistir. Topluma bakildiginda bazi önemli saptamalari herkesin görmesi gerekir; birincisi, bütün kesimlerde bir çürüme, inançsizlik, umutsuzluk ve bosluk vardir. Ülke ekonomik ve sosyal üretkenligini kaybetmis durumdadir. Salt paradan para kazanmak düsüncesi ve bu yöndeki girisimler, çalisarak ve üreterek gelir saglamanin önüne geçmistir. Emegi ile hakça kazanmak, nerede ise safliktan öte, aptallik olmustur. Her düzeyde üst kültür, kalite endisesi ve evrensel degerler yönetimlerden büyük ölçüde tasfiye edilmistir. Bir deyisle, "ülkenin direksiyonu", alt kimliklerin ve kültürsüzlügün eline geçmistir. Kamu yarari anlamini yitirmistir. Üstelik toplumsal bakis ve sorumluluk yok olmustur. Paranin kontrolünü eline geçiren dar bir zümre ekonomiyi yönlendirmektedir. Kamu Iktisadi Kuruluslarindan desteklenerek ve devletin yetistirdigi insan kaynagini kullanarak dev tekeller haline gelen holdingler, küçük sanayii ve esnafi yok etme asamasina gelmistir. Kamunun yatirim gücü tüketilmistir. Kalkinmak için gerekli olan yatirimlara kaynak bulunamaz olmustur.
Bu tablo karsisinda gelecegi öngörmek nerede ise olanaksizdir. Türkiye'deki ve çevremizdeki gelismeler, olaylarin ne yönde degisecegine baglidir. Mecliste Basbakan'in konusmasina yüzlerce türbanli hanimin destek çiktigi saatlerde Alparslan Arslan'in Danistay binasinin 5. katinda, isledigi cinayetlerin planlarini yaptigi gibi olaylar tirmanirsa; Irak'ta, Saddam'a benzer sekilde Ahmedinejad'in cesaret gösterilerini bahane edip Bush, Iran'a da saldirmaya kalkisirsa; Ya da Ingiltere'de Tony Blair Irak'tan çekilme baskisi yüzünden, basbakanligi Maliye Bakani Gordon Brown'a birakmak zorunda kalirsa; Ya da radikal Islamcilara karsi Atatürk'ün izinden gitmek isteyen Pakistan Devlet Baskani Pervez Müserref'in basina bir sey gelirse; Neler olur kimse bilemez. Üstelik, yakin dostu Berlusconi'de seçimleri kaybedip gittikten sonra Tayyip Erdogan'in Avrupa'da aklina basvuracagi kimsesi de kalmadi. Zaten son haberlere göre, Hamas yüzünden ABD Baskani Bush da Basbakan Erdogan'a küsmüs gözüküyor. Kisacasi, halkimizin gelecek için iyimser olmasi çok zorlasti. Bu ortamda, basta iktidar olmak üzere, parti liderlerimizin, belli çevrelerin özellikle laik cumhuriyet konusundaki duyarliliklarini görmezden gelerek, demokrasimizin bir kez daha askiya alinmasini zorlayacak tutum ve uygulamalardan kesinlikle kaçinmalari gerekir.
|