1980’lerin ortasinda burada oldugum siralarda orta elçimiz maliyeci arkadasim Cengiz Alper, ancak kendisi ile birlikte olmam kosulu ile Newyork metrosunu görmek için binmeme izin vermisti. Çünkü o tarihlerde dünyanin tehlikeli yerlerinin basinda Newyork metrosu geliyordu. Bir dolar için agir yaralanan, hatta ölen Türk gençlerinden söz ediliyordu.
Manhattan’in yukari kuzeyindeki Harlem bölgesine gitmek sanki geri dönmemeyi göze almak demekti. 1990’larda da gittigimde yine metroya binmekten kaçinmam istenmisti. Istanbul’un bugünkü Aksaray kumkapisi gibi daha çok Çinli ve Italyanlarin yeme –içme bölgesi olan o sirin yerlere ise o günlerde ancak gündüzleri bir-kaç kez gidebilmistim.
Ikiz kuleler vuruldugunda Newyork’un belediye Baskani olan Giuliani’yi herkes kosarak kaçmaya çalisirken, korumalarinin engelleme israrina ragmen, yüzünde toz maskesi ile ates ve toz bulutuna dogru ilerlerken ekranlarda dünya yakindan tanimis oldu.
Despot kisiligine ragmen,gerçekten cesur ve dürüst bir politikaci oldugunda herkes görüs birliginde. Bir yil önce, yapilan Belediye Baskanligina bir kez daha seçilme hakki olmadigi için yasal olarak aday olmadi. Simdi eski Baskan olarak Newyork’ta çok sayilan ve sevilen bir kisi olarak yaptiklari ile her bölgede sevgi ile aniliyor, selamlaniyor.
Newyork’un dünyanin benzer büyük kentlerinin içinde son bir-kaç yildir en huzurlu ve temiz kent olmasinda iste bu belediye baskani Giuliani’nin çok büyük payi oldugunu herkes kabul ediyor. Bilindigi gibi kendi seçim bölgesinde Belediye Baskanlari Türkiye’den çok farkli ve genis yetki ve görevlere sahipler. Federal konular disinda, yani bütün eyaletleri kapsayan ülkenin dis savunmasi, dis politikasi ve ortak eyalet yatirimlari ve konulari disinda ekonomik, sosyal, siyasal ve toplumsal her konuda belediye meclisi ile birlikte Belediye Baskani görevli durumda. Vergi koymak, egitimi düzenlemek ve agirlikli bir konu olan yasal güvenlik ortamini saglamak Belediye baskaninin görevlerinin basinda geliyor.
Giuliani göreve geldiginde herkesin, o zaman benimde gördügüm ve bildigim gibi Newyork’ta güvenli bir havayi solumanin hiçbir zaman olasi olmayacagi ön yargisi her sokaga sanki kazilmisti
.
Onun, ikiz kulelerin alevlerinin içine dogru “Ben gidiyorum korkan gelmesin” derken göterdigi cesaretinin, göreve geldiginde canilerin, hirsizlarin, haydutlarin, (ünlü mafyalarin) üzerine giderken, gelen gelir dediginde de, ciddi oldugunu herkes görmüs ve inanmis.
Okuduklarimdan ve dinlediklerimden çikardigim özet sonuçta gördügüm, isin sirri bu Ilk Adimda imis. O cesur adim kisa süre içinde sonuçlarini vermeye baslamis, kirli çevrelerin önce önderleri birbirine düsmüs ve kendi aralarinda temizlik olmus, kalanlar da birer birer Newyork’tan kaçmak zorunda kalmislar. Elbette günlük yasaminda 20 milyonu bulan büyük kitlenin karsilastigi siradan suçlar ve suçlular tükenmis degil. Ancak örgütlü suç ortaminin yok oldugu söylenebilir.
Yoksullarin, kimsesizlerin kaldigi bizim eski tophaneye benzer otellerde, bir yazarin yaptigi söylesilerden yola çikarak Newyork’un yakin geçmisini yansitan bir kitap ilgimi çekti, okudum.
Yazarin konustuklarindan birisi,1900’larin ilk çeyreginde dogmus parlak geçmisi olan bir ressam, alkolik oldugu için bu otellere düsmüs. Newyork’u, kentin romantizmini, sefahatini, pisligini anlatan ve 1952’den beri 127 nolu oda kalan Chris Schmidt sunlari söylüyor:
“savci iken katilleri, canileri hep hapse atti, onlarin ve benzerlerinin o kadar çok düsmanligini kazandi ki, ben ilk seçildiginde onunla fare gibi oynayacaklar ve ezip geçecekler sanip karikatürünü yapmistim, herkes gibi onun cesareti konusunda meger bende yanilmisim.” (alkolik ressam kitaptaki fotografinda, bunlari söylerken elinde MickeyMouse seklindeki Giuliani’nin resmini gösteriyor.)
|