Bas örtüsü degil "türban", Erbakan Hoca'nin 1974'de ilk Basbakan Yardimcisi oldugu Kibris Baris Harekâtini yapan birinci Ecevit hükümeti zamaninda ülkenin gündemine geldi. O tarihe kadar yüzde sekseni basi bagli olan kadinimizin türban diye, ne kullandigi bir sey vardi, ne de türban laiklik karsitligi dini bir simge idi. Çok tutucu bazi tarikat üyelerinin eslerini zorladiklari örnekler ise, kimsenin umurunda degildi. Iktidar ortagi oldugu dönemlerde kadrolarinin çogunlugu, bagli olduklari tarikatin kati kurallarina kosulsuz uyan kisilerden olustugu için, türban özellikle gençlerde milli görüs siyasetinin kimlik ve kisilik gösterisi olarak yayginlasti. Çünkü o dönem Maocu, Marksist ya da ülkücü olanlarda tanimlanmak gereksiniminden dogan bu tür simgesel takintilar, bir anlamda yüreklilik isareti sayiliyordu.
Erbakan'in Basbakan oldugu 1996'dan sonra hem devletin hem de tarikatlarin bu ögrencilere burs ve yurt destegi hizla artti. O dönemde imam hatip okullari için Refah Partisi'nin arka bahçesi denmesinin nedeni bu gerçektir. Resmi kayitlarina göre, laiklik karsiti kosullandirilmis bu ögrenciler disinda kalan temel egitim ve lise ögrencileri arasinda türban takma orani yüzde besin altindadir. Üniversitelerde ise bu tartismaya taraf olanlarin sayisi bindeler düzeyindedir. Ancak, yine o dönemde sayisi bir milyona yaklasan bu ögrenciler türban tartismasini kolluk güçlerine ve diger siyasetlere karsi çatismaya varan eylemlere dönüstürebilmistir. Danistay olayinin ilk tohumlari o dönemde filizlenmistir. O tarihlerden bu yana o görüste olanlar için türban, demokratik bir hak ve en dogal bir özgürlük sorunudur. Gelismeler laik cumhuriyete karsi açik bir baskaldiriya dönüstügünde (Ankara Etimesgut'taki olay gibi) 28 Subat müdahalesi ve Demirel'in politik ustaligi ile Erbakan'in basbakanliginda ve Tansu Çiller'in partisi ile kurulmus olan Refah-Yol hükümeti sona erdi. Bir süre sonra da Refah Partisi kapatildi. Bu olayi izleyen günlerde çikarilan "temel egitim yasasi" ile de yeniden egitim birligine dönülmüs ve kökten dinci siyasetin okullardaki yayginlasmasi durdurulmus oldu.
Kasimpasa'da Kuran kursundan baslayarak imam-hatip okulunda kimligini bulan Tayyip Erdogan'in bütün bu gerçegin kosullanmasi ile bugünlere geldigini basta kendisi, herkesin iyi niyetle görmesi gerekir. Elbette kim olursa olsun bu ortamdan gelen bir yurttasimizin sevdigi, deger verdigi ve esi olarak yasamini birlestirdigi genç kizin türbanli olmasi rastlanti degildir. Bu yurttasimizin gençlik kollarindan baslayarak Milli Görüsçü bir partinin önce Istanbul il baskani, sonrada belediye baskani olmasi da rastlanti degildir. Belki hiç beklenmedik zamanda ve laiklik karsiti söylemleri ile yasakli oldugu için seçimlere giremedigi halde, Siirt'te yenilenen bir seçimle milletvekili ve Basbakan olmasi da rastlanti degildir. Bütün bunlar dünyada ve ülkemizde son yirmi yilda, özellikle küresellesmenin zorladigi ve ulusal duvarlari yikan büyük ve sert degisimin nesnel sonucudur.
Ortada güncel bir neden yokken Paris'te bir gencin ölmesinin yarattigi ve sonunda sokaklari saran, yanginlara, yikimlara dönüsen ve yirminin üzerinde çogu Müslüman kökenli göçmen gencin ölümüne varan olaylarin arkasindaki ekonomik, sosyal ve kültürel gerçek ne ise, Türkiye'de de toplumsal gerginligi tirmandiran nesnel neden bence ayni. Türkiye'deki türban tartismasi ile haklar ve özgürlükler için devrim tarihinin ilk sayfasini açan Fransa'daki türban yasaginin arasinda nedensel fark yoktur. Demokrasinin besigi Ingiltere'de 7 Temmuz terör olaylari yüzünden özgürlükleri kisitlayan yasal önlemlerin arkasindaki neden de aynidir. Türkiye'de okurken esinlendigi Atatürk'ün laiklesme konusunda attigi daha ilk adimda on binlerce genç türbanlinin elleri silahli, sopali eylemleri ile karsilasan Pakistan'in seçilmis Cumhurbaskani Pervez Müserref'in gerçegi de baska bir sey degildir. 2000 dolayinda medresesi olan o ülkede milyonlarca türbanliyi durdurmanin ne denli olanaksiz oldugunu Pakistan'i yakindan bilenler belgelemekteler. Elbette bütün bunlardaki basta ABD'nin bugünkü yönetimi olmak üzere, bati kapitalizminin uyguladigi ve kendi ekonomik çikarlarina dayanan yanlis ve son yillarda daha da artan sömürgen politikanin payi yadsinamaz.
Türkiye her seye karsin bu sorunlari büyük ölçüde asmis tek Müslüman ülke idi ve öyledir. Son yirmi yilda alt yapisini Avrupa ölçütlerine yaklastirmistir. Hafif sanayi dallarinda gelismis ülkelerle rekabet edebilir bir boyut kazanmistir. Bu nedenle, 2002'de seçim yasasindaki aykirilik sayesinde, geçerli oyun üçte biri ve toplam oyun yüzde yirmi besi ile AKP, anayasayi degistirecek bir çogunlukla iktidar oldugunda Türkiye, diger hiçbir Müslüman ülke ile kiyaslanamayacak düzeyde çagdas ve uygarlik yolunda önemli yol almis bir ülke idi.
Bu gerçegi çogu AKP'li görmek istemese de, Basbakan olduktan sonra olsun, Tayip Erdogan'in görmesi gerekir. Dilinden düsürmedigi demokrasiye, çagdas uygarliga ve insan haklarina gerçekten inanmis bir Basbakanin, ülkesini hem de kendi kisisel sorunu gibi yansitarak türban savasimina sürüklemesi, akilla ve sorumlulukla bagdasmaz. Yurttaslar arasinda böyle bir tartisma yokken son günlerde gittigi AKP kongrelerinde en önemli konu olarak türbani konusmayi sürdürüyor. Üstelik bu kez dogrudan kendi esinin türbanindan yola çikarak ve çok yanlis bir genelleme yapiyor. Basbakan anlasilan Cumhurbaskani olmayi çok istiyor. Elbette bu onun çok dogal hakkidir ve önünde ne yasal ne de siyasal bir engel söz konusudur. Ancak O, kendisini türbanli esi ile birlikte Çankaya'da görmek istemeyen çevrelere karsi güvence altina almak için, halki arkasina alma geregini duyuyor olmali. O nedenle, "bu millet beni basbakan yaparken de benim esim türbanli idi" demek gibi bir kaygi tasiyan sözler etmeye basladi. Tokat kongresinde de kime karsi söyledigi açik olmayan "siz kamusal alani bu millete kapatamazsiniz" sözüyle, esine karsi var olan tepkiyi halka mal etmek istiyor. Bu sözlerin Tayyip Erdogan'i "yarasi olan gocunur" duruma soktugunu, kendi partisinde daha çagdas ve biraz da Amerikanci olan yakinlari bile görmekte. Merve Kavakçi olayindan ders alarak bir tek türbanli kadini bile milletvekili adayi yapmayan Tayyip Erdogan'in simdi esinin türbanini ülke sorunu haline getirmesini anlamak olanaksizdir. Geçen üç yilda herkese haddini bildirmek için güç topladigini sanmasi, ülkesine karsi sorumluluk tasiyan bu düzeyde bir politikacinin sagduyusu ile bagdasmaz.
|