Merkez sagin lideri Ilimli Parti Baskani 41 yasindaki Frederik Reinfeld basbakanliga hazirlaniyor. Sosyal demokrat eski basbakan Goran Persson kisa süre sonra parti baskanligini birakacagini açikladi. Ingiltere'de de, halkin güvenini kaybeden Tony Blair'in en geç bir yil içinde basbakanligi birakacagi kesinlesti. Kamuoyu yoklamalari Blair'den sonra partinin basina gelecek olan Maliye Bakani Gordon Brown'in da böyle giderse gelecek seçimde partisini kurtaramayacagini gösteriyor. Gelecek seçimde Muhafazakâr Parti'nin bir yil önce genel baskani olan 42 yasindaki David Cameron'a simdiden Basbakan gözü ile bakiliyor.
***
Bu gelismeleri kuskusuz ülkemiz politikacilari da izliyor. Ancak, izlemekle yetinmeyip ders çikarmasi gereken bir partimiz var. Daha dogrusu, partisinden önce CHP Genel Baskani, bunlari dogru yorumlamali ve geregini yapmalidir. Simdi biliyorum ki ondan önce çevresindekiler benim bu yazdiklarima tepki gösterecektir. Çünkü kendi yaptirdiklari bir ankete dayanarak, bir Genel Baskan Yardimcisi, "AKP'nin oyu düserken CHP'nin oyu artiyor" diye basin toplantisi yapti. Gelecek seçimde de ön siralarda aday olabilmenin hesabi içindeki bu politikacinin asil amaci, genel baskaninin gözüne girmektir. O da biliyor ki, son yillarda özellikle ismarlama yapilan bu tür zamansiz ve tartismali anketler, kimsenin ilgisini çekmedigi gibi halkin gerçek egilimlerini de yansitmamaktadir. Üstelik AKP'nin halk indinde düsüs yasadigini anlamak için bu tür anketlere de hiç gerek yoktur. Kamuoyu yoklamalarinda görülen asil sorun, AKP'nin karsisinda halkin güçlü destegini alacak bir karsi seçenegin olmadigidir.
***
Niye Ingiltere'de seçimden önce Basbakan Blair ayrilmak zorunda birakildi? Çünkü Isçi Partisi genel baskanini degistirerek halkin arayisini degerlendirmek istiyor. Bilindigi gibi, son seçimi kaybeden muhafazakâr parti, genç ve güven veren yeni genel baskani David Cameron ile bir yil içinde partisinin oyunu nerdeyse iki katina çikardi. Dolayisi ile partisini ilk seçimde iktidari alabilecek seçenek (alternatif) yapmayi basardi. Animsatmakta yarar var; 2002 seçimlerinde Tayyip Erdogan daha yeni olmasina karsin, partisini Ecevit'in basbakanligindaki DSP-ANAP-MHP koalisyonunun karsisinda iktidar adayi durumuna getirmisti. Gerçekten de halk AKP'ye, o tarihte yasanan ekonomik sorunlar yüzünden, baska bir seçenek olmadigi için oy vermisti.
Simdi denebilir ki ne Ingiltere ne de Isveç Türkiye'ye benziyor. Ikisi de demokrasinin en gelismis oldugu iki ülke ve temel sorunlarini çözmüs sanayi toplumudur. Ancak 1980'lerden bu yana hemen her ülke, degisik boyutta da olsa, küresellesmenin etkilerini yasiyor. Yani halklar kendilerini yönetenlere her seyden önce ekonomik beklentilerinin penceresinden bakmaktadir. Güvenilir arastirmalar, ABD basta gelismis Japonya, Almanya'dan, daha geride olan Arjantin'e, Güney Kore'ye, Yunanistan'a, Norveç'e ve hatta Ukrayna'ya kadar, kitlelerin oyunun yönünü büyük oranda as ve is sorunlarinin belirledigini göstermektedir. Örnegin uluslararasi yorumlara göre, digerleri ile birlikte son yapilan Uruguay'daki seçim sonuçlarini belirleyici temel neden, Güney Amerika'da son yirmi yildir yasanan ekonomik sorunlardir. Arjantin ve Brezilya basta, tüm kitada ekonomik durgunluk yayginlasmis ve issizlik büyük boyutlara ulasmisti. IMF'nin önlemleri Arjantin gibi Uruguay'i da borç batagina, gelirlerin düsmesine ve yoksulluk artisina götürmüstü. Ekonomik sorunlari çözemedikleri için Italya'da ve Yunanistan'da da daha önceki hükümetler de seçimleri kaybetmisti. Bu gelismeler bir arada irdelendiginde, hem Güney Amerika hem Avrupa'daki degisimlerin altinda siyasal dogrultu ayrisimindan çok, artan ekonomik sorunlarin yattigi gerçegi ortaya çikar. Isveç'te solcularin son seçim yenilgisinin de asil nedeni halkin ekonomik sorunlar konusundaki rahatsizligidir. Türkiye'de de 2002 seçimleri ile ilgili yapilan güvenilir çalismalar, sonucu belirleyen büyük çogunlugun as ve is konusundaki beklentilerinin AKP'ye oy verme nedenlerinin ilk basinda oldugunu göstermistir.
***
Bütün bunlar, degisim isteyen halklarin, oy vermek için geçmisteki gibi siyasal ve ideolojik inançlardan ya da bilimsel somut programlardan ve seçim bildirgelerinden daha çok, yeni, genç ve güven veren basbakan adaylarina baktigini belgelemektedir. Somut göstergeleridir. Ispanya'daki solcu Basbakan Zapatero'dan, Yunanistan'daki sagci Karamanlis'e hatta Bolivya'daki ulusalci Morales'e kadar, böyle oldugu yadsinamaz. Üstelik Türkiye'miz herkesin bildigi gibi demokrasi içinde serbest seçim yapabilen ülkelerin, en genç nüfus yapisina sahip olanidir. Özellikle ekonomik ve sosyal yasamda karar alicilarin ve is ve hizmet üretenlerin çok büyük çogunlugu artik gençlerden olusmaktadir. En basarili is adamlarimizdan en etkili sendika önderlerine, bankacilik kesiminin en büyüklerinden, dis ticarette basarili olanlara ve hatta bilimsel çevrede uluslararasi ün yapanlara degin görülen gerçek, bu degerlerimizin çogunun elli yas altinda oldugudur. Ancak politikada, özellikle solda yasanan gerçek ise, bu toplumsal gelisimin ve degisimin tam tersinedir. En son mecliste Lübnan'a asker gönderilmesi görüsülürken, ana muhalefet partimiz adina kürsüye çikan dört arkadasimin da yasi 65'in üstündedir. Onlari dinleyen genç kusaklarin CHP'de kendi kusagindan hiç kimsenin olmadigi izlenimini almalari kadar dogal bir sey olamaz. Oysa var. Hem de çok degerli genç politikaci arkadaslar var. Ne var ki "degisimin gücü" olmasi gereken partinin, mecliste ve kamuoyunda halka yansiyan yüzünün yasi, iste o görüsmelerdeki gerçektir.
Dünyada siyasal savlarin anlamli oldugu, partilerin programlariyla yaristigi ve halkin önüne somut tasarilari ile çiktigi XX. yüzyil, tarih oldu. Bugün halklar indinde, adi ve programi ne olursa olsun, partiler ve liderleri arasinda ayrim kalmadi denebilir. BBC'nin bir anketinde, 2005 Mayis seçimindeki basarisizlik sonucu istifa eden Muhafazakâr Parti baskanligina aranan genel baskan için, "nasil bir kisi istiyorsunuz" sorusunu Ingilizler su üç sifatla yanitlamis; "güven veren bir yüz, inandirici bir söz ve gençlik". 39 yasindaki bu sifatlari tasiyan yeni Baskan David Cameron'un, gelecek seçimde artik eskiyen Tony Blair'in Isçi Partisi'ni yenecegine kesin gözle bakiliyor.
Bütün bu gerçeklerden sonra yazimi, genç yurttasimiz Yonca Kayis'tan gelen notu ekleyerek bitirmek istiyorum: " Gelecek seçimlerde parçalanmis muhalefetin, özellikle basarisizliklarini kanitlamis baskanlar altinda, iktidarda bir degisikligi saglamasi beklenemez. Ayni durumun bes yil daha devaminin ulusumuzu nereye sürükleyecegi de büyük bir sorun olarak karsimizdadir. Biz halkimizin Milli Irade'sini geri almasi kampanyasini baslattik. Ilk yapilmasi gereken, en güçlü parti olan CHP'nin oylarini arttirabilmesi için Deniz Baykal'in degismesidir. Bunun partiye gelecek oylari iki misline çikaracagina ve birlesmeyi kolaylastiracagina inaniyoruz."
|