Böylece, karsilikli gerginligi artirip gündemi kendi isimleri ile tikayarak, diger partileri kamuoyundan sileceklerini saniyorlar. Tayyip Erdogan'in Cumhurbaskani olmasina dönük Baykal'in sertlestirdigi tartisma da ayni taktigin sonucudur. Öngörüleri çoklukla çikanlarin yazdigi gibi Baykal, Tayyip Erdogan köske çiktiginda artacak olan yurttas tepkisini genel seçimde oya dönüstürebilmenin hesabini yapmaktadir. Çünkü iki lider de gerçeklerle yüzlesmek ve sorunlari çözmek konusunda özgüvenlerini yitirmis durumda. Bütün çabalari, kendi yörüngelerindeki cephelesmeyi sertlestirmek ve halki sorunlarindan soyutlayarak ülkeyi seçime, AKP - CHP ikileminde götürmektir. CHP Genel Baskaninin bu haftadan geriye dogru son bir aydaki söylemelerinden derlenen bir özet çikardim; “-Kelle demis sehitlere-Basbakan cumhurbaskani olamaz, olmamali, olmayacak-Cumhurbaskani önünde sancak egilir ama Tayyip Erdogan cumhurbaskani oldu diye o sancak onun önünde egilemez- Çankaya yokusu diktir fitik olanlar çikamaz-Barzani karsisinda dut yemis bülbül gibi-Talabani karsisinda sesi solugu çikmiyor- Hikmetyar’in önünde diz çöküp fotograf çektiren bir Türkiye Cumhuriyeti Cumhurbaskanini ben tasavvur edemiyorum-”… Baykal elbette, ülkenin ekonomik ve sosyal sorunlari üzerinde de dogrulari söylüyor. Örnegin her alti ayda bir, yeni bir model önermeyi aliskanlik edindi. En son “Türkiye’nin sorunlarini Brezilya modeli ile çözeriz!” dedigi gibi. Ancak, yukaridakileri o kadar sik ve sert bir üslûpla degistiriyor ki, bu dogrulari(!) dinleyen de, inanan da kalmadi. Üstelik Basbakan belki bilinçli olarak düzeyini düsük tuttugu söylemi ile onu sinirlendirerek, sonuçta kendi hesabina gelecek yönde konusturmayi da basariyor denebilir.
Bunlari yazmama, 1976’da Baykal’i CHP’ye genel baskan yapma emeli ile yola çiktigimizda, bir büyük ilimizin parti baskani olan bir dostumdan aldigim su mektup neden oldu; Diyor ki, “Ben de, yaklasan seçimlerle ilgili naçizane gözlemlerimi aktarmak istiyorum. Izmir ve Aydin gibi Ege illeri, Anadolu'ya göre daha iyidir sanilirsa, yanilgidir. Çünkü bu iller üreticinin ve esnaf zanaatkârin yogun oldugu yerlerdir. Ülkede en büyük sikintiyi çiftçi ve küçük esnaf çekmektedir. Maalesef parti yöneticileri ve sözcüleri kamuoyunun karsisina çiktiginda plan proje sunacagi yerde zaten hastaliktan yikilacak duruma gelmis insana yeni hastaliklar teshisi koymaktadirlar. Halk AKP’den giderek uzaklasiyor fakat bu oylar maalesef CHP’ye yönelmiyor hatta CHP’de de oy kaybi görülmektedir. Su bir gerçek ki, halk ben CHP’ye oy vermem demiyor, Baykal'a oy vermem diyor. Iste bütün sorun burada.”
Bunlardan su sonucu çikarmak hiç de yanlis ya da haksizlik olmaz diye düsünüyorum; Yurttasin büyük çogunlugu Basbakanla Ana Muhalefet Liderinin arasindaki çekismeden bikmis, usanmistir. Halkin gerçek beklentisi, as ve is derdinin çözümüdür. Hiç kimse onlarin her gün yeni bir dedikodu çevresinde olay çikarmalarini, daha dogrusu kisisel hesaplarini ciddiye almiyor. O nedenle, yapilan anketler, büyük çogunlugun kararsiz oldugunu göstermektedir. Halk, can güvenligi ve as - is konusunda sözüne güvenecegi birisini bulsa, 2002’de seçeneksiz kaldigi için oy verdigi AKP’ye sandikta gereken dersi verecektir. Herkes diliyor ki, bu kez sandiktan CHP çiksin. Ne var ki, Baykal’a ragmen o sonuca varmanin asiri iyimserlikten öte geçmeyecegi endisesi gittikçe yayginlasiyor. Ve bu nedenle, üstelik zaman kalmadigi halde, baska bir sol partide toparlanma veya yeni bir olusumdan hala umut bekleyenler var olmaya devam ediyor.
|