Seçime yakin günlerde, nerede ise 24 saat mahallelerde ve hatta ev düzeyine indirdigimiz çalismalarda bizim kazanamayacagimizi görmüstük. Seçim bir yerel seçim olmaktan çok, iktidarda olan o zamanki Refah Partisi basta, partiler arasinda bir genel seçim niteligine bürünmüstü. Öyle olunca da, partiler arasi tartisma konulari, yerel hizmetlerden çikarak genel siyasal tartismalara dönüsmüstü. Hatta açikça devletin anayasal ve siyasal yapisi tek tartisma konusu olmustu.
Bir tarafta Laik Demokratik Cumhuriyet ilkelerini savunanlarla, öbür tarafta karsitlari arasinda sert bir seçim ortamina girilmisti. Kaybedecegimizi görmüstüm. Çünkü, yaptigimiz açik toplantilari baris ortaminda bitiremez olmustuk. Propaganda alanlari, dini egitim yapan okul ögrencilerinin gövde gösterilerine ve sokak eylemelerine tam anlamiyla teslim olmustu.
Kendi partililerimizle yaptigimiz mahalle toplantilari bile laiklik karsiti satasmalar yüzünden basarisiz oluyordu. O günlerde Basbakan Erbakan’in, Imam Hatip Okullarinin partisinin arka bahçesi oldugunu söylemesi büyük bir siyasal etkinlik gösterisi sayiliyor ve olagan karsilaniyordu. Bir milyon genç komsu bir ülkedeki Islami Cumhuriyet düzeninin, Türkiye’de de olabilecegi inanci ile, kendini bu amaca nerede ise adamisti. Hepside içten ve inançli idiler.
Otuz yil öncesine giden ve sayilari hizla artan küçük yasta ögrencilerin beyinlerine yerlesen yasam anlayisi, onlari bilimin temel oldugu Çagdas, Demokrat bir ülkenin özgür düsünen yurttaslari olmak ile, seriat kurallarini içinde bu dünya için degil, asil Ahiret için (öldükten sonra cennette) yasayacak birer kul olmak arasinda sikistirmisti. Elbette seçim birincisi olamazdi.
Iste 28 Subat’a gelisin asil ve özet nedeni bu gerçektir.
Osmaniye seçimini ezici bir sekilde onlar kazandilar. O tarihteki Cumhurbaskanimiz beni, 1973’de CHP’nin Adana Milletvekili oldugumda, ayrildigim Devlet Planlama Teskilatinda çalistigim tarihlerden tanir. Ankara’ya döner dönmez, seçim çalismalarinda kapildigim büyük endiseleri ve Erbakan’in Basbakanliginda bir süre sonra Demokrasimizin bir kez daha kesintiye ugrayacagi korkularimi kendisine anlatmak için, Demirel’den randevu almak amaci ile yogun bir hazirlik yaptim. Benden çok daha endiseli ve heyecanli olanlar vardi elbette!
Demirel Cumhurbaskani olmasaydi, 28 Subat’ta yasanan ve sonunda Erbakan’in Basbakanliktan ayrilmak zorunda kaldigi post-modern darbenin, dogrudan demokrasimizi hedef alacagini akli basinda herkes biliyor.
Demokrasinin olmazsa olmaz kosulu Laik Toplum olmaktir. Laik Toplum olmanin yolu da Çagdas, Laik egitimdir.
Basbakan Erdogan’in Imam-Hatip çikisli olmakla övünmeye elbette hakki var. Kendisini yetistiren egitim kurumuna saygi ve vefa duymaya da hakki var. Ancak Türkiye’yi Avrupa ölçütlerinde çagdas ve kalkinmis bir ülke yapma heyecan ve inancini gerçekten tasiyorsa, daha çok sayida genç çocugumuzun taze beyinlerine hurafeleri, seytanlari, perileri sokmanin günahini üstüne almasin derim.
|