Yazdırma tarihi : 16.01.2025

Yeni türküleri dinlemek

Tarih: 19.09.2007 12:07:28


Benim kusagimin okumus takimi, son kirk yilinin en kötümser dönemini yasiyor
 


1958'den sonra Menderes'e karsi takinilan tavrin altinda yatan endiselerin katbekatini bugün tasiyanlarimiz var. Demirel'in Devlet Planlama Teskilati'nin basina Turgut Özal'i getirmesi ile baslayan ve 12 Mart 1971 askeri müdahalesine dek süren kaygilarin gerekçesi de, ayni bugün söylediklerimiz idi. Animsayanlar iyi bilir, "laiklik karsiti takunyalilarin" devleti ele geçirecegi korkusu, yillarimizi aldi. Milli Görüse kadar uzandiginda, takunyali o takimin ünlü isimlerinden çogu da, iktidari yitirince sinif arkadaslari Erbakan'in takunyalilarina karsi bizim gibi laiklik savunucusu oldular! Turgut Özal kendi partisini kurup 1983'te iktidara geldiginde Iran'da Humeyniciler henüz yolun basindaydilar. 1989'da Cumhurbaskani seçildigi meclisi bugünkü gibi boykot ettigimiz Özal'in da, Çankaya Köskü'nü Mollalarin Kum kentindeki dergâhi gibi, takunyalilarla dolduracagini ve laiklik karsiti milli görüsçülerin devleti ele geçirecegini, uzun süre tartistik durduk. Genelkurmay Baskani'nin ABD'nin I. Irak savasinda görüs ayriligi yüzünden görevden ayrilmasini bile, ordunun laiklik ve baskomutanlik konusundaki duyarliligina baglayanimiz olmustu (Cumhurbaskani Özal'in bir gezisinde askeri kitayi kisa pantolonla selamlayisi hâlâ akillardadir).

Abdullah Gül'ün ilk adayligina karsi gerçeklestirilen 27 Nisan e-darbesinin asil gerekçesinin, laiklik konusundaki duyarlilik oldugu biliniyor. Tandogan, Çaglayan ve Izmir'deki milyonlarin tepkisi ile "Çankaya'yi kurtardik" iyimserligimiz, simdi de küskünlüge dönüstü. Ne var ki sonuçta, Atatürkçü Düsünce Dernegi'nin ilk kurucularindan Prof. Toktamis Ates'in su görüslerine gelmis olduk, "22 Temmuz'da AKP'nin oylarini yüzde 47'ye kadar çikartmasi, Gül'ün Kösk yolculugu bir 'rövans', 'öç alma', 'karsi devrim' degil, tam anlamiyla rasyonel bir basaridir."
Su kirk yilda içimizde birikenin, tam bir kötümserlik ve kirginlik oldugunu kimse yadsiyamaz. Üstelik bunu kabullenmeyip, ezberini bozan ve degisimi anlamaya çalisanimizi da, döneklik ve isbirlikçilikle suçlar olduk. CHP'nin geçen dönem Ankara Milletvekili olan, Gülsün Bilgehan Toker'in (yerine Deniz Baykal'in sekreteri Nesrin Baytok milletvekili oldu) su sözlerini "köskte namaz da kilinirdi, oruç da tutulurdu" okuyunca, sanki dedesi Ismet Pasa adina bizlere iyimserlik asilamak istedigi izlenimini aldim. Elbette öyle bakiyor olmasi, kökeninden gelen özgüvenine dayaniyor. Aslinda, halka ve ülkenin gelecegine olan güveni agir basiyor olmali. Iste, bizim çogunlugumuzun da onun gibi, daha yürekli ve özgüvenli olmamiz, dünyadaki ve ülkemizdeki degisimi anlamamiz gerekiyor. Özellikle 1999 seçim öncesinden bu yana CHP'ye hâkim olan bu kötümserlik, seçim sonuçlarini belirleyen "gerginlik" politikamizin da nedeni oldu. Genel Baskan'dan topluma yayilan asiri olumsuzluk ve uzlasmazlik söylemi iki konuda yükseldi; "laiklik elden gidiyor, ülke bölünmek üzeredir."

Bu tartisma, yukarida söyledigim 1960 öncesi baslayan ve bizim kusagin siki sikiya baglandigi ezberin ulastigi düzeyi gösteriyor. Oysa 1961 seçimi basta, 22 Temmuz'a kadar yapilan her seçimde alinan sonuçlar halkin bu politikaya yüz vermedigini açikça gösteriyor. Toktamis Ates bir soruya karsilik sunu söylüyor, "Ben CHP'ye meyilli bir insanim ama seçim sonuçlari Türkiye açisindan iyi oldu. CHP gerilim politikasindan vazgeçmeli, halka güvenmeli, kurumlar üzerinden siyaset yapmamali."

Politikada geçmisimizin en usta yorumcusu Turan Hoca'dir, (Hukukçu, Ecevit'in Genel Sekreter Yardimcisi, Kocaeli Milletvekili ve Disisleri Bakani). Derdi ki, "Demokraside halki sürekli 'hayir' demeye zorlamak kadar yanlis yoktur." Yani, iyimser olmayi ve halka olumlu ve yapici düsüncelerle yaklasmayi, önerirdi.
Yazimi kötümser bir yurtsever arkadasimdan aldigim su fikrayla bitirmek istiyorum; "bedevi, devesinin üstünde Sina Çölü'nde yol almaktadir. Siddetli bir kum firtinasiyla karsilasir. Devesini çökertir, bir kaziga baglar, küçük çadirina kapanir. Firtina siddetlenir. Deve dile gelir; 'efendi, canim aciyor, basimi çadira sokmama izin ver'. Firtina azar. Deve, sahibine tekrar yalvarir, 'boynumu da çadira sokayim'. Az sonra deve, 'efendi, ne olur, hörgücümü de çadira sokmama izin ver'. Bedevi bu son istegi de kabul eder. Ancak, hörgücün de içeri girmesiyle, küçücük çadirda, artik kimildayacak yer kalmamistir. Bu duruma, bedeviden önce, deve tepki gösterir, 'efendi, bu çadir ikimize dar geliyor. Sen disari çikip, basinin çaresine baksan'."

Kötümser arkadasim fikrayi bize baglamis, "deve develigini yapacaktir. Dagdan gelip bagdakini kovmak bu olsa gerek. Bu arada tüm Cumhuriyetçilere geçmis olsun... Teybe 'sabret gönül' sarkisini koyup bir kadeh raki içmek ise yarayabilir."

Siz de "sark" fikralari dinlerken, "sabret gönül"ün yerine yeglediginiz bir parçayi çalip raki içmeyi sürdürürebilirsiniz! Ya da Erdogan'lari, Gül'leri gelecek seçimde olsun yenmek için, "garpli" Toktamis Hoca gibi ezberinizi bozarsiniz. "Kolay mi?" derseniz, degisimin gücü olan genç kusagin dilindeki yeni türküleri dinlemek çok da zor olmamali.



Haber NO: 422

Kategori: Vatan Gazetesi