Arastirmanin yöneticisi, ülkesindeki yolsuzluklar dolayisiyla en az rahatsizlik belirten halkin, Amerikalilar oldugunu söylüyor. Amerikalilarin yüzde 62’si ülkesinde yolsuzluktan yakiniyor, ancak bundan yarari azalanlarin ve o nedenle sikâyetçi olanlarin orani ise yüzde 46’dir. Arastirmaya göre 2004’de Türkiye’de yolsuzluk oldugu inancini belirtenlerin orani yüzde 94 iken bu oran 2007’nin basinda yüzde 92 olmus, yani son seçimde Tayyip Erdogan’a oyunu veren halkin yolsuzluk konusundaki güvensizligi ayni yüksek oranda sürüyor. Yine kendi hakkinin çalindigini ve sikâyetçi oldugunu söyleyenlerin orani ise üç yil önce oldugu gibi bu yil da yüzde 90’nin üzerindedir. Bu sonuçlar ülkemizin aci gerçegi, ancak halk adina sevindirici. Özellikle 2000 yilinda patlayan ekonomik krizden bu yana yolsuzluklara karsi var olan bilinç ve saglikli tepkinin, önceki yillara göre çok hizli arttigi görülüyor.
Bunun iki nedeni var; Birincisi, son yirmi yilda yetisen genç kusaklar çok daha özgür ve cesur düsünebiliyor ve çekinmeden dogrulari söylüyor. Üstelik nüfusun yüzde 30’una yakin en etkin kesimini bu kusak olusturuyor. Ikincisi ise, artik çokluk yurttasin, uç siyasal ideolojilerin baskisindan kendisini kurtardigi anlasiliyor. Öte yandan bireysellik arttikça toplumsal sorumluluk bilinci azaliyor olsa da, kisi özel yararina karsi ve kendisine yapilan haksiz ve adaletsiz tutum ve tavirlara daha sert tepki gösterebiliyor. Üstelik maddi hesaplar ve yararlar konusunda eskiye oranla daha çabuk ve somut dayanisma saglandigi bir gerçek. Sinifsal ayriliga dayanan siyasal kavgalar azaldigi için, maddi yarar dayanismasi daha kolay saglaniyor. Son dönemde çok tartisilan mahalle baskisi ve türban dayanismasinin temelinde ekonomik beklentilerin oldugu savi da, bu tür arastirmalarin sonucuna dayaniyor.
Sendikalarin üye sayisini ve gücünü yitirmesine karsin, diger sivil toplum örgütlerinin etkinligi hizla artti. Bunun sonucu daha genis bir halk kesimini temsil eden baski gruplarinin, kamusal güçlerin ve politik kurumlarin karsisinda hakkini aramak ve almak konusunda çok basarili olduklari söylenebilir.
Bütün bunlar aslinda demokrasinin özellikle 1990’li yillardan baslayarak çok ciddi yol aldigini gösteriyor. Elbette Avrupa Birligi yolunda hizlanan kurumsal gelismenin payi vardir. Ancak yasa yaparak toplumsal yapiyi hizla degistirmek sanildigi kadar kolay degildir. Toplumun ekonomik ve o nedenle gelisen bilinç düzeyi ve gücü, gelismenin asil nedeni olmadikça, ülke demokrasiye, birey de özgürlügüne tam anlami ile kavusamaz.
Benzerleri gibi, bu arastirma da gösteriyor ki, AKP’nin parti olarak bagnaz ve tutucu tutumuna karsin, ‘Türkiye Treni’ çagdas, laik, demokrat bir toplum olmaya dogru hizla yol aliyor. Halkin, kentlestikçe, gençlestikçe kendine güveni artiyor ve her bakimdan güçleniyor. Toplum Erbakan’i, Demirel’i, Ecevit’i tarihe birakirken Gül’leri ve Erdogan’lari da asmayi basaracaktir. Gerçekligine inandigim bu yargilarimin altinda, genç kusaklarin Mustafa Kemal’in ‘Gençlige Ögüdü’nü dogru anladigina olan inancim yatiyor.
|