Yazdırma tarihi : 16.01.2025

BEN YINE DE IYIMSERIM

Tarih: 28.07.2008 12:41:56


Tarihi olarak kalkinmamis, bir baska tanimla gelismemis her ülkede “ekonomik yapinin” o ülkenin sosyal, kültürel ve siyasal yapisini belirledigine inananlardanim
 


Özellikle Türkiye’nin de içinde oldugu yakin ve orta dogunun Müslüman ülkelerinde bu süreç çok daha somut bir sekilde görülür.

1980’den bu yana tirmanan her alanda istikrarsizligin arkasinda, dünyadaki gelismelerin de etkisinde sikisan dis ekonomik iliskilerimizin baslica etken oldugunu kimse yadsiyamaz. Yine ayni nedenle yasanan 2000 krizi sonrasindaki istikrarsizlik, sonunda agir bir toplumsal bunalima dönüstü. Arka arkaya iki seçim kazanan bir hükümetin kapatilmakla karsi karsiya kalmasi daha önce yasanan siyasal krizlerin çok daha üstünde bir yapisal tartismayi yaratmis gözüküyor. Ergenekon dosyasi üzerinde baslayan çatisma ülkedeki ayrismayi yeni boyuta tasidi. Dosyayi destekleyenlere göre bu dava, demokrasiye inananlarla, darbeci anlayista olanlarin açikça hesaplasmasidir. Laik demokratik cumhuriyet taraftarlari ise, “AKP’nin ülkeyi seriat devleti kurma heveslilerine teslim ettigi” kaygisini yasamaktadir.

Bu durum karsisinda daha öncesine gitmeden 1950’den bu yana olanlara, sosyal demokrat çevre açisindan bakmak gerektigini düsünüyorum. CHP, daha dogrusu Ismet Inönü, ikinci dünya savasi sonrasi Türkiye’nin Sovyetler Birligi tehdidi yüzünden Bati Dünyasi içinde yer almasina karar verdiginde, iktidari liberal kapitalist egilimli Demokrat Partiye (DP) birakmayi göze almisti. Animsanirsa, 14 Mayis 1950’de seçimi kaybedince bu gün moda haline gelen tanimi ile derin devlet, “pasam isterseniz müdahale edelim” dediginde, Inönü onlara kulagini tikamis ve Çankaya’dan ayrilip, muhalefet liderligini üstlenmisti. Demokrasiye olan bu inancini 27 Mayis 1960’da da “bir an evvel seçimlerin yapilmasinda mutlak zaruret vardir” derken de bir kez daha belgeliyordu. 1961 seçimleri sonrasinda DP’nin yerini alan Adalet Partisi (AP) ile kurulan koalisyonun Basbakani iken Albay Talat Aydemirin ayaklanmasina karsi mecliste karargâh kurarak, halkin oyunu sonuna kadar koruma kararligini göstermisti. Ecevit 12 Mart dolayli müdahalesinde “bu hareket CHP’ye karsi yapilmistir” diyerek kisa süre sonra genel baskan oldugu CHP’yi iki seçim halktan aldigi oyu yüzde 42’lere çikararak iktidara getirmisti. 12 Eylül 1980 darbesinin bütünüyle sola karsi oldugunu, yapanlar açikça söylemislerdi. Partilerin kapatilmasi dolaysi ile basta Ecevit ve Baykal olmak üzere partinin önderlerinin araliklarla birkaç kez tutuklanmalarinin nedeni, CHP’nin karsi durusunu sindirmekti. 28 Subat1996’da REFAH-DOGRUYOL Koalisyonunun mecliste demokratik yoldan düsürülmesi ile dogrudan bir müdahale önlenmis oldu. Arkasindan Mesut Yilmaz’in Demokratik Sol Parti (DSP) ile kurdugu koalisyona, içinde yer almadigi halde güvenoyu vererek bunalimin asilmasinda CHP’nin katkisi, yakin geçmisin bir gerçegidir.

Ikinci dünya savasi sonrasina (60 yil) tarihsel olarak bakildiginda, Türkiye’nin katlandigi bu demokrasi savasiminin, çogu bati ülkelerinde yüz yillar aldigini kimse görmezlikten gelemez. Üstelik Atatürk’ten bu yana ülkemizin bazi yakin komsularinda ve Müslüman ülkelerin hemen tamaminda halklarin umudu olmayi sürdürdügünü de kimse yadsiyamaz.

Ancak, demokrasiden asla vazgeçmek istemeseler de bazi çevreler, son AKP Iktidarlarinin Türkiye’yi getirdigi bu bunalim ortamina karsi su tepkiyi dillendirir oldular, “ 1950’de demokrasiye erken mi geçildi”. Bu düsüncenin gerisinde, o tarihe kadar laik demokratik cumhuriyeti ileriye götürmekte büyük asama yapmis olan partinin, “halka ragmen, halk için” anlayisiyla, bir süre daha iktidari birakmamasi yer aliyor. Elbette bu kaygi, milli görüsçü politikacilarimizin yakin komsularimizdaki radikal dinci siyasetlerin yayilmaci emellerine karsi duyarsiz davranmalarindan kaynaklaniyor olabilir. Ancak, hiç degismeyen bir gerçek vardir ki, her toplumsal olay kendi geçtigi zaman ve ortam içinde yorumlanirsa ancak dogruya varilabilir. Tayyip Erdogan ve milli görüsçü kadrosunun bu gerçegi bilmedigi ve geçmisi dogru okumadigi çok açik. Dolaysiyla bu gerçegi bilenlerin, onlarin son dönemde artan sorumsuzlugu karsisinda daha sogukkanli olmasi ve buna göre tavir almasi gerekir.

Bunlari neden yaziyorum? Birincisi özellikle uzun yillardir olaylara ayni gözle baktigimiz bazi sosyal demokrat aydinlarin, üyesi oldugum CHP’yi demokrasi disi egilimlere arka çikmakla suçlamalari, ikincisi de CHP’nin halkin oyu ile hiçbir zaman iktidara gelemeyecegi endisesinin yayginlasmis olmasidir. Böyle gören ve gösterenler eger iyi niyetli ise, özetledigim kisa siyasal tarihin, onlari dogrulamadiginin altini çizmek istedim. Partizanca yazan çizenler ise bilsinler ki, bosa kurgular içindeler. Asla basaramayacaklar. Onlara da, 1960’lardaki Demirel ile 1990 sonrasi Demirel’in politik özgeçmisini iyi okumalarini öneririm.



Haber NO: 493

Kategori: Vatan Gazetesi