Yazdırma tarihi : 16.01.2025

Komik olmasalar da, ciddi degiller

Tarih: 9.02.2009 17:08:29


2000 krizi patladiginda Ecevit Hükümeti Dünya Bankasi'ndan Kemal Dervis'i getirmekte gecikmedi
 


Kardes kurulustan geldigi için hemen IMF'yi arkasina alabilen Devlet Bakani Kemal Dervis yangini beklenenden daha kisa sürede kontrol altina alabilmisti. Çünkü krizin temel nedeni yillardir tirmanan kamu maliyesi açigiydi. Siki tasarruf politikalarini zorladiklarinda, koalisyon ortagi Bahçeli'nin karsi çikmasina karsin Dervis, IMF'nin istemlerinin hemen tamamini uygulamaya koydu. Elbette 2002 seçiminde sandikta tasfiye olmayi göze alan Ecevit'in destegi sayesinde. Öylece, Bakan Dervis, animsanacagi gibi 11 yasa degisikligi basta finans piyasalarini düzenleyen yeni bagimsiz kuruluslar kurma olanagini bulabilmisti.

Bütün bu olanlar içinde IMF'nin asil hesabi, kendi varlik nedeni olan görevini yerine getirmekti. Neydi o, Türkiye hazinesinin ya da kefaletindeki özel sirketlerin batili kamu ve özel kuruluslara olan borcunu saglam kaziga baglayip, tahsilini saglamak. Isin içinde olan bilim adamlari bile IMF'yi açikça, uluslararasi sermayenin "icra memuru" olarak tanimlarlar. Gelismekte olan ve yabanci sermaye gerçegi ile iç içe olan bütün ülkeler de bu gerçegi iyi bilir.

Simdi bugüne gelince, Türkiye'nin New York borsasinda parlayan ve Istanbul borsasini da saran yanginla beraber sürüklendigi ekonomik durgunlugun 2000'dekine benzer yani yok. Birincisi, yukarida görüldügü gibi krizin temel nedeni agirlikli olarak dissal ve kamusal kaynakli degil. Ikincisi, alinmasi gereken önlemlerin IMF ile hiçbir ilgisi yok. Aslinda hem Hükümet hem de is ve finans çevreleri bunu biliyor. O çevrelerin içinde olan ve Türkiye ekonomisini bilen bir bilim adami olarak Asaf Savas Akat daha dün sunu yazmaktaydi: "Tavrim biliniyor. Bence Türkiye'nin mevcut konjonktürde IMF ile anlasmasina gerek yoktur. Su ana kadar öne sürülen argümanlar beni ikna etmedi. Bundan sonra da ikna edeceklerini sanmiyorum."

Türkiye'nin Kemal Dervis'ten sonra 2002'den bu yana sürdürülen kamu maliye politikasi, 2008'in ikinci yarisinda sona eren IMF kosullarini aynen uygulamak olmustur. O nedenle kamunun dis borcu çok azalmis ve fakat özel sektörün dis borcu 150 milyar dolayina çikmistir. Bu durumda, Merkez Bankasi, rezervleri açisindan kamunun dis borç ödemeleri konusunda bir sikinti içinde degil. Uluslararasi finans pazarinda yasanan çöküs dolaysiyla yükselen dis borcunu çevirme korkusu yasayan özel sektör bu kez kendisi için IMF'nin akçali degil, bir nevi kefalet (teminat) destegini arar durumdadir.

Bunu hem IMF hem de Hükümet bildigi için, seçim öncesi iki taraf da soguk davranmayi yegliyor. Çünkü borcunu ödeme konusunda sikisik olmayan Türkiye'ye arka çikmasi karsiliginda IMF, bütçe ve toplam tüketim harcamalarinda kisinti istemektedir. Hükümet ise en azindan seçimden önce durgunluga karsi talep artisi saglayacak (belediyelerin borçlarinin silinmesi gibi) popülist bir uygulama izlemek istiyor.

Anlasilan, Istanbul sermayesi ve Hükümet IMF konusunda sinsi bir politik tartisma içinde. Davos'ta görüldü ki, Basbakan seçime giderken Kasimpasali oldugunu kanitlamak için her olayi cesaret gösterisine dönüstürmede pek becerikli. Onun aklinda ülkenin uzun dönemli yararlarindan çok yerel seçim hesaplari yatiyor. Zaten IMF'nin de umurunda degil. Olan Hazine Bakani gibi politikanin çaylaklarina oluyor. Komik olmasalar da, ciddiye alinmaz bir durumdalar.


Haber NO: 529

Kategori: Vatan Gazetesi