Türkiye'nin ve Türk bankaciliginin bunun içinden az etkilenerek çikabilmesi için Türkiye Cumhuriyeti'nin farkli seyler yapmasi lazim. Ve ne yazik ki, Türkiye Cumhuriyeti'nde de ekonomik gündem bir türlü siyasi gündemin önüne geçemiyor" diyor. Özince, Is Bankasi'nin basina geçtigi yillar öncesinden bu yana hükümetler indinde ekonomik gündemin arka planda kalmasini hep elestirmistir. Çok haklidir da. Ancak, az da olsa, o ve onun gibi her sektördeki basarili profesyonellerimiz sayesinde 2000 krizinden beri bankacilik sektörümüz politik istikrarsizligimiza ve siyasal gerginliklerimize karsi bir anlamda bagisiklik kazanmis oldu. Yoksa dünyayi kasip kavuran bu son kriz karsisinda hiçbir olumlu önlem almayan bir AKP iktidarindaki Türkiye, daha 2008'de baslayan çöküntünün altinda tam anlamiyla ezilip kalirdi.
Aslinda 2000'deki Cumhuriyet döneminin en büyük ekonomik bunalimindan herkesin ciddi ders almasi gerekirdi. Ayrica bugün ekonomik göstergelerdeki göreceli olumlu tablonun arkasinda daha 2001'de, ilk seçimde partisinin oyunun yüzde birlere düsmesini göze alan Ecevit'in o zaman özerklestirdigi basta Merkez Bankasi, ekonomiye yön veren kurumlarin artik partizanca kullanilamamasi yatmaktadir. 2008'in eylülünde New York borsasinda patlayan firtinanin faturasini, bizde belki bankacilik kesimi kolay atlatti ama hizla artan isten çikarmalar ve özellikle sanayi üretimindeki düsüs daha yillarca sürecektir. Zaten, AKP hükümetinin iki yildir tirmandirdigi yapay politik gerginligin arkasinda, halkin as ve is derdini gündemden kaçirma hesabi oldugunu akli eren herkes görüyor. Son, sözde demokratik açilim tartismasinin da, ABD'nin Irak'tan çekilme plani dolayisiyla gündeme geldigi bir gerçek. Basbakan bu baskiyi içeride tirmandirirken, basta kamu çalisanlarinin toplu pazarlik konusu olmak üzere, gittikçe artan halkin as-is sikintisinin gündemden düsecegini bilecek kadar piskin politikaci artik. Bugün ekonominin krizden çikip çikmadigi, nereden baktiginiza bagli. Ersin Özince gibi bankalar açisindan degerlendirirseniz "kriz asiliyor" diyebilirsiniz. Ali Babacan da, ilk bakanligindan beri ekonomiye onun gibi bakti. Reel ekonomi yani üretim ve yatirim (is yaratma) sanki hükümetin görevi degilmisçesine. Son yaptigi degerlendirmesi de, hâlâ ayni anlayista oldugunu belgelemektedir: "Su anda faizlerin indigi oranlar Türkiye Cumhuriyeti tarihinin en düsük faiz oranlaridir. Hazine, tarihinde hiç bu kadar düsük borçlanmamistir. Önceden kriz dönemlerinde Türkiye'de görülen tablo faizlerin çok yükselmesiydi. Bu defa artik Türkiye ekonomisi normal ekonomilerin verdigi tepkileri vermeye basliyor. Bu çok sihhatli bir gelismedir."
Basbakan Erdogan da krizin basinda "teget geçti" derken aynen bu gözle bakiyordu. Oysa issizlik oranindaki artis son elli yilin en yüksek noktasinda. Türkiye Istatistik Kurumu'nun (TIK) verilerine göre kapanan is yeri sayisinda görülmemis artis var. Büyük magazalarda in cin top atiyor. Küçük esnaf yok oldu denebilir. Bu ortamda Ersin Özince moral vermeye çalissa da halkin yüzde sekseni ekonomik krizin altinda sikisti kaldi.
2000 krizinin bedelini, hiç hak etmedigi halde Ecevit'e ödeten bu halk, elbette ki bu kez faturayi Erdogan'a çikaracaktir. Bu korku yüzünden Basbakan gündemi degistirmek için her türlü kötü gelismeden yararlanmaya çalisiyor. Simdi de, önce "Kürt açilimi" derken, telasla "demokrasi açilimi" yapiyoruz diye ortaya attigi gündem yüzünden, ülkenin de, partisinin de basina uzun süre içinden çikilamayacak bir büyük siyasal bunalim açti. Ekonomide bunalim sürerken, Ersin Özince'nin krizin asilmakta oldugunu söyledigi bankacilik sektörünün bu politik gerginlige ve bunalima da dayanip dayanmayacagini hep birlikte görecegiz.
|