Yazdırma tarihi : 16.01.2025

BENIM GÖRDÜGÜM KIBRIS ADASI

Tarih: 11.12.2003


Kibris’ta 1974 yilinin bir yaz günü Bir Gözü Dönmüs Deli göle bir tas atti, 30 yildir kimse çikaramaz oldu. Çok dogal, çünkü o tas o kadar agirdi ki, zaman içinde kalkerleserek Kibris adasindan daha büyük oldu. Ecevit’in 1974 Hükümetinin çiçegi burnunda Bayindirlik Bakani olarak, ben Bingöl’de Kigi Vadisinde yol çalismalarini izlemeye gitmistim. Günes daglarin arkasina düsmüs, alacakanlikta dönerken, sari renkli TCK simgeli pikaptan telasla inen yol çavusu, yanimdaki Bingöl Valisine, Basbakan Ecevit’ten gelen Yildirim Tel’i verdi. “Sayin Çevikçe, en hizli sekilde Ankara’ya dönünüz.” Ne oldugunu bulundugumuz o vadide ögrenme olanagi bulamadik. Hizla en yakin vilayet olan Elazig’a geldik. Oradan kurabildigimiz telefon iliskisi ile olayi ögrendim. Samson denen bir Fasist Rum Subayi, Papaz Makarios’a karsi silahli darbe yaparak Kibris’ta, (bugün artik adina terör dedigimiz yolla) yönetime el koymustu.
 


Ankara’ya ancak durmaksizin otomobil ile ertesi sabah erken saatlerde ulasabildim. Bakanlar kurulu toplanti halindeydi. Bende katildim. O zaman Kibris’ta Türk cemaatinin lideri Dr. Fazil Küçük idi, Denktas’ta yardimcisiydi.

Samson’u hemen durdurmak, soydaslarimizin can güvenligini saglamak en acil görevdi. Bunun için garantör Devletlerden olan Yunanistan ve Ingiltere ile yogun diplomatik görüsmeler yapilarak, adaya birlikte müdahale edilmesi, ilk aranan seçenek oldu. Hatta Basbakan Ecevit Londra’ya gitti, ancak sonuç alamadi. Adaya askeri müdahale kaçinilmaz oldu. Türk Silahli Kuvvetleri 20 Temmuz günü Kibris’a çikti. Kisa süre içinde bugünkü yesil hatta kadar ilerlenerek Türk Cemaatinin can güvenligi saglandi.

Bu sicak politikasina karsi Türkiye’ye basta Amerika ve Ingiltere olmak üzere hiçbir ülke olumsuz tavir koymadi. Hatta açiktan degilse bile Türkiye’nin hakliligi kabul gördü. Ve o yillarda, Yunanistan’da yönetimde olan Fasist Askeri Cunta devrildi, Yunanistan yeniden Demokrasiye kavustu. Zaten Kibris Harekatinin basladigi saatlerde Basbakan Ecevit’in Türkiye’nin kararini açiklayan su sözleri hala akillardadir. “Biz Adaya savas için degil Baris için gidiyoruz”

Sonra, daha aradan alti ay geçmeden Ambargolar basladi ve gerginlik, Türkiye ile Yunanistan’in karsilikli tehditlerine varan boyuta ulasti. Zaman içinde “Çözümsüzlük en iyi çözümdür” politikasi kim ne derse desin, Türkiye’nin temel politikasi olarak bugünlere geldik.

Avrupa Birligi üyesi ülke olmak isteginin, Gümrük Birligi anlasmasini imzalamakla somutlasmasindan baslayarak, bu politikayi sürdürmek Türkiye için olanaksizlasti. Ne var ki, hala bir tek bile taniyan ülke olmadigi halde, basinda Denktas’in oldugu Egemen, Bagimsiz bir Kuzey Kibris Türk Cumhuriyeti orada duruyor. Cumhurbaskani Denktas’in taninmayan Devletinin güvencesi de, 1963’de imzalanan anlasmalardan aldigi hakla, Türkiye’dir.

Dün haberlerde Denktas, basta Muhalefet Lideri olmak üzere Annan planini müzakere zemini kabul edenleri, Avrupa’dan rüsvet almakla suçladi. Muhalefet de Denktas ve yandaslarini Türkiye’den yapilan resmi yardimlari zimmetlerine geçirmekle suçluyor. Avrupa’daki bir takim geri zekali diplomatlarda bu durumu yangina körük sikmak için firsat biliyor. Bizim acemi Hükümet ise tam bir saskinlik içinde, Beynamaz olmus, kiblesini bulamaz durumda.

Yok mu isin ciddiyetine uygun, cesaret sahibi sorumlu büyüklerimiz? Çankaya nerede, Ana Muhalefet Partisi nerede; Lütfen yillarin gerçegini bilenler erdemli ve cesur olsunlar.


Haber NO: 63

Kategori: NTVMSNBC