Bugün yasanan, basta ayrilikçi siyasetlere dayali ülke sorunlari oradan kaynaklandi. Kapatilip açilarak sayisi elliyi geçen bugünkü partiler, program ve tüzüklerinde ne yazarsa yazsin, güçlerini daha çok laik demokratik cumhuriyet ilkelerinden degil de, alt kimliklere ve çikar dayanismasina dayali tabandan alir oldular.
1983'te 12 Eylül generallerinin izniyle kurulan partiler, artik ilke ve hedefleri bir yana, liderleriyle halkin önüne çiktilar. 1992'de yasak kalktiginda yeniden açilan CHP ve AP'nin devami olan Dogruyol Partisi (DYP) de, aradan geçen süre ve politikada da baskisini gösteren küresellesmeye ayak uydurarak, öbürleri gibi lider partileri durumuna geldiler. Partiler arasinda ayrisma, sag, sol, merkezci, muhafazakâr, devletçi ve benzer siyasal nedenlere dayali dense de ya da görünse de sandiga giden seçmen, oyunu liderlere verir oldu.
Daha öncesini birakalim, 2002'den bu yana halk, R. T. Erdogan'la Deniz Baykal'in, gittikçe tirmanan savasimindan (mücadelesinden) nerede ise yorgun düstü. Ergenekon'la baslayan ve en son Anayasa degisikligi ile iki yildir süren liderler arasi sözlü çatisma ortami, halkin partilerden bekledigi asil sorunu olan as ve is konusunu sanki ülke gündeminden silmis durumda.
Özal'la baslayan kurucu genel baskanin tek seçici ve tek karar verici oldugu, yani parti içi demokrasinin ortadan kalktigi bu dönemde CHP dahil, hiçbir parti kurumsal yapisini koruyamadi. Partilerin en önemli organi olan meclis grup toplantilari, genel baskanlarin kendi seyircileri önünde yaptiklari, haftada bir yinelenen "sözlü düello" haline geldi. Yine partilerin en üst karar organlari, genel baskanlarin tartismasiz tek baslarina verdigi kararlarin kamuoyuna açiklandigi basin merkezlerine dönüstü.
Bence bu durumdan en çok zarar gören ve yara alan da CHP oldu. Simdi artik bu kurultayla birlikte, tek köklü ve kurumsal geçmisi olan bu partinin bu yönde ilk adimi atmasi gerekir. Kurultaydan baslayarak, Parti Meclisi, Merkez Yönetim Kurulu (MYK), TBMM Parti Grubu, daha seçilirken demokratik bir içerik kazanmalidir. Yarindan sonra da bu üç organ, herkesin elestiri, görüs ve önerilerini özgürce yapabildigi, kararlarin da öyle alindigi bir yapi kazanmalidir. Ve elbette, önümüzdeki seçimde basta milletvekilligi adayligi, her kademede aday belirlemenin, demokratik bir yarisma ve rekabete dayali olmasini saglamak gerekir.
Bunlar gerçeklesmeden, R. T. Erdogan'in partisi AKP'den halki kurtarmak için, yalnizca yeni Genel Baskan'in simdi estirdigi rüzgâr etkisiyle halk indinde yükselen imajina umut baglamanin, gerçekçi ve yeterli olamayacaginin altini çizmek istedim |