Ancak Türkiye'de özellikle 1990'larin basindan beri seçim öncesi tirmanan PKK saldirilarinin, halkin üzerinde en az is-as kadar etkili oldugu bir gerçek. Tirmanan terör ortaminda gidilen 1995 seçimlerinde, en çok oy yitiren partiler iktidardaki koalisyon ortaklari Dogru Yol Partisi (DYP) ve Cumhuriyet Halk Partisi (CHP) olmustur. Seçime giderken azinlik hükümetinin Basbakani oldugu sirada Öcalan'in Kenya'da yakalanip getirilmesi, Ecevit'in Demokratik Sol Parti'sinin 1999'da birinci parti olmasinda en büyük etken oldugunu arastirmalar belgelemistir. 2000 ve 2001'de yasanan ekonomik kriz yüzünden 2002 seçiminde halkin is-as derdinden oyunu kullanirken baska hiçbir soruna bakacak hali kalmamisti. O ortamdan terör konusunda 8 yildir hâlâ ne yapacagini bilmeyen R. T. Erdogan'in yeni kurudugu Adalet ve Kalkinma Partisi (AKP) tek basina iktidar kuracak kadar oy aldi. 2007 erken seçimi, yapay olarak yaratilan cumhurbaskanligi bunaliminin etkisinde yapildi. Üstelik Ecevit'in meclis disinda kalma pahasina aldigi önlemlerle ekonomi, 2007 seçimi öncesi göreceli bir istikrar kazanmisti. Dolaysiyla halkin, o istikrari kendi marifeti gibi göstermeyi basaran R. T. Erdogan'a destegini artirdigi görüldü. Ancak, seçim öncesi tirmanan terörün yarattigi tepkinin Milliyetçi Hareket Partisi'nin (MHP) oylarindaki büyük artisa neden oldugu da bir gerçek.
Türkiye'de özellikle orta sinifin is ve as sorunu, 2008'de patlayan küresel krizden önce 2007'nin sonbaharinda basladi. O tarihlerde, Imrali'nin kendi planlarina göre soguttugu terör ortamina bakarak Basbakan'in basta kendi partilileri, kimsenin anlayamadigi "Kürt Açilimi"ni baslatmasi rastlanti degildi. "Teget geçti" diyerek halki avutacagini sandigi krizin reel ekonomiyi sardigini ve issizligin hizla artmasini gündemden düsürmeyi hesaplamisti. Açilimdan bir sey çikmadigi gibi, yarattigi beklentiyi istismar eden PKK'nin yeniden güç gösterisine neden oldu. Diger yandan, zamanlama olarak PKK'nin, Ergenekon'la, kozmik oda baskinlariyla, Balyoz'la moral olarak incinen Türk Silahli Kuvvetleri'ni daha da yipratmayi hedefledigi çok açik. TBMM Baskani Sahin'in son Semdinli baskini üzerine "Genelkurmay'dan tatmin edici bir açiklama bekliyorum" demesi, bu saptamayi dogrular gibi oldu! Olagan zamaninda olursa, seçime bir yil kaldi. Bu gidisle, terörün ilk kez bir seçimde is ve as sorunundan daha çok halkin gündeminde olacagi görülüyor. Semdinli'ye giderken Basbakan'in gözlerinden, her zamandan daha çok gerçegi görür gibi oldugu okunuyordu. Üstelik daha önceki tirmanislarinda PKK'ya karsi destegini aldigi ABD ve Israil'i duygusal hesaplariyla itmis durumda. Görebilse, CHP'nin yeni Genel Baskani'nin "Toplum vicdani aciyor. Bu sorunu çözmek için hemen ulusal bir mücadele politikasi belirlemeliyiz. Tabii bunu üretmek için harekete geçmesi gereken hükümettir. Eger bir öneri gelirse biz katki vermeye haziriz" deyisi, Basbakan için bir firsatti. Oysa o, CHP'nin bu içtenlikli ve olumlu yaklasimini ayni anlayisla karsilamak yerine, hâlâ grup kürsüsünden eski genel baskanla sözlü düello etme aliskanligi içinde, "Muhalefet de benim gibi sinira gitsin" diyerek, çatismayi yeglemekte inat ediyor. Halk bu denli sorumsuzlugun elbette hesabini soracaktir.
|