Yazdırma tarihi : 15.01.2025

Bu fotografi siz çizseniz!

Tarih: 9.08.2010 09:06:23


27 Mayis 1960’da üniversite ögrencisiydim.
 



12 Mart 1971’de Devlet Planlama'da görevliydim. 12 Eylül 1980’de ve 28 Subat 1997’de, iki kez bakanlik yapmis bir milletvekiliydim. 27 Nisan 2007’de bir gazetede politik konularda yaziyordum. Yani yasanan dogrudan ve dolayli askerî müdahalelerin hepsinde de politikanin eylemli olarak içindeydim. 2010’da halen, politikayi bire bir izliyor ve yazmayi sürdürüyorum.

Bana göre dünya bu elli yilda bütün zamanlarin en büyük degisimini gördü. Bunlari yasamayan yeni kusaklarin Türkiye’de olanlarin iç yüzünü anlayabilmesi ise hiç mümkün degil. Ancak, politikacimiz bu büyük degisime ayak uyduramadi. Bugün, gelismis her ülkede politika halkin ekonomik ve sosyal sorunlari üzerinden yapilmaktadir. Oysa bizim politikacimiz, elli yildir gerginlik ve aykirilik üzerine kurulu ayni soyut kavgayi hem de tirmandirarak sürdürüyor. Bir süre önce bir genç gazeteciyle yaptigim söylesinin bir bölümü politikacimizin degismeyen fotografina aitti. Basbakanin son günlerdeki halinden ötürü o bölümü sizinle bir kez daha paylasmak istedim:

S: Politikaci kimdir, nedir?

Y: Asil olan halkin politikaciyi nasil tanimladigidir. Dolaysiyla politikada, gerçekte ne oldugunuz degil, ne görüldügünüz önem tasir.

S: Özellikle her lafi gündem yaratacak siyasetçinin, konusmasina daha çok dikkat etmesi gerekmiyor mu?

Y: Evet ama bizde hiç öyle degil. Günümüzde artik demokratik siyasal aliskanligi gelismis ülke politikacisi duygularina gem vurabiliyor. Bizde, duygusal etkilerin agirlik kazandigi kisilik yapisi, hâlâ çok önem tasiyor.

S: Charles de Gaulle, Fransa Devlet Baskani sifatiyla: “Hiçbir siyasetçi söyledigine inanmaz” elestirisini, dönemin siyasetçilerine yöneltmisti. De Gaulle’e göre siyasetçiler, “ustalasincaya kadar halkin içinden geldiklerini” söylermis. Sizce, kirk yil sonra da politikaci yine ayni mi?

Y: Ben bugün artik Avrupa’daki çogu önder siyasetçinin, söylediginin yaridan fazlasina inandigini saniyorum. Bizde ise, sagdakilerin, çoklukla iktidara gelmek için Charles de Gaulle’e hak verdirir bir tutum içinde olduklari söylenebilir... Ama solda birlikte oldugum liderlerin, göreceli olarak inanmadiklarini söylemediklerine tanik olmusumdur.

S: Günümüzün politikaci portrelerini çizmenizi istesek...

Y: 1960’dan bu yana, her müdahale sonunda, daha yolun basinda olan birçok yetenekli ve basarili politikaci tasfiye edildi. Dolayisiyla, rastlantilarin kimleri öne çikardigini izlemek gerekir:

Merhum Özal ile DPT’de çok yakin çalistim. Kardesi Korkut Özal’in da içinde oldugu milli görüsçülerle hükümet oldugumuz 1974’ten beri Özal ailesini iyi tanidigimi saniyorum. Turgut Özal’in Dünya Bankasi’ndayken, 1983’te Türkiye’ye dönüp parti kuracagini duydugumda: “Eski müstesarimdan her sey olur ama politikaci olmaz!” demistim.

Ecevit’in 5+5 Anayasa degisikligini, sira kendine gelir diye Mesut Yilmaz engellemeseydi, cumhurbaskanligini sürdürecek olan Demirel, 2002’de erken seçimi yaptirmazdi. Devlet Bahçeli de, hükümetten dislanacaginin korkusuyla olagan tarihi 2004’de yapilacak seçimi erkene alinca, AKP’nin tek basina iktidara gelmesinin yolu açildi.

Necmettin Erbakan, partisi kapandiginda genel baskanligi Recai Kutan’in yerine Bülent Arinç’a biraksaydi, bugün AKP ve Tayip Erdogan yoktu.

27 Nisan 2007’de “e-darbe” olmasaydi, erken seçim olmaz ve Abdullah Gül Çankaya’ya çikamazdi…

Deniz Baykal kirik yila yakin hep gündemde oldu. Çok övüldü, bir o kadar da yerildi. Özel yasamindaki bir özrü ortaya çikmasa, CHP’nin basinda bugün, halkta yeni bir umut yaratan Kemal Kiliçdaroglu olmazdi.

Saniyorum, bütün bu rastlantilar, siyaset adamlarimizin portresini çiziyor olmalidir


Haber NO: 662

Kategori: Vatan Gazetesi