Eski Baskan Clinton'in da, ögrenci iken Harvard Üniversitesi'ndeki yataginin basinda Che'nin resmi asiliydi. Fidel Castro, 21. yüzyilda hâlâ basta Venezüela, Ekvator ve Bolivya gibi sosyalizmin yeni kaleleri olmak üzere, tüm Güney Amerika'daki genç devrimcilere esin kaynagi olmayi sürdürüyor. Iki yüz yil öncesinden baslayan bu devrimci baskaldirinin halklari, kusaktan kusaga geçerek hemen her alanda dünyaya ün salan siyaset önderleri, sanatçilari, yazarlari ve sporculari ile övünç duydular. Kolombiyali yazar Gabriel Garcia Marquez, 1982'de yazdigi "Yüzyillik Yalnizlik" romani ile Nobel ödülü almisti.
12 Haziran seçimine giderken özellikle CHP’de adaylarin önseçimle belirlenmesinde israrli olmustum. Ancak, her partide genel baskanlarin listeleri, yanlarina aldiklari bir ya da iki yardimcisiyla tek seçici gibi belirlemesinin üzerimdeki etkisinden olacak, Marquez’in "Yüzyillik Yalnizlik"tan aldigim su satirlarini sizinle paylasmak istedim. Içimdeki güdünün Tayyip Erdogan'la ve K. Kiliçdaroglu ile ilintisinin olmadigi kesin. "Öyleyse hangi duyguyla" diye sorarsaniz, ben de yanitini tam somutlastiramiyorum. Yeni CHP’de genel baskani da asip, “listenin sorumlusu benim” diyen birisi belki! Bilirsiniz, Pablo Picasso'nun en ünlü "soyutlari" karsisinda herkes ayri ve kendine özgün yorum yapar derler ya, iste bu satirlari okuyanlarin da öyle etkileneceklerini saniyorum.
"Albay Aureliano Buendia, öfkelendigini hiç belli etmedi ama öfkesi ancak muhafizlari evi yagmalayip bir kül yigini haline getirdikten sonra yatisti. Albay Marquez 'yüregini kolla, Aureliano,' dedi, 'ölmeden çürüyorsun'. Albay Aureliano Buendia, o günlerde, ileri gelen asi komutanlari ikinci kez toplantiya çagirdi. Bu toplantida her çesit insan vardi; ülkücüler, gözünü hirs bürüyenler, serüven arayanlar, toplumla bagdasamayanlar, adi suçlular bile geldi. Diger yargilarindaki ayrimlar yüzünden bir iç patlamanin esigine sürüklenen bu her boyadan boyali toplulukta, bir tek otorite sivriliyordu; General Teofilo Vargas. General Tanri'nin kendisine ödevler verdigini çevresindekilere yutturan, düzenbaz, saf kan bir Kizilderili idi. Albay Aureliano Buendia, subaylarina 'Gözümüzü üzerinden eksik etmememiz gereken vahsi bir hayvan bu,' dedi. Bunun üzerine her zaman çekingenligi ile taninan genç bir yüzbasi ürke ürke parmagini kaldirdi. 'Kolayi var, albayim,' dedi. 'Bu adami öldürelim.' Albay Aureliano Buendia, önerinin sogukluguna sasirmadi da, bir saniye farkla kendisinden önce davranmis olmasina içerledi. 'Böyle bir emir vermemi beklemeyin,' dedi. Dogrusu istenirse, böyle bir emir de vermedi. Ne var ki, iki hafta sonra pusuya düsen General Teofilo Vargas kamis baltalariyla paramparça edildi ve Albay Aureliano Bendia baskomutanligi üstlendi. Bütün asi komutanlarin kendisini baskomutan olarak tanidigi gece, Albay Aureliano Buendia uykusundan korkuyla firladi, bir battaniye istedi. Bu üsüme yüzünden birkaç ay uyuyamadi; sonra üsüme aliskanlik haline geldi. Iktidar sarhoslugu, tedirginlik dalgalariyla dagilmaya basladi. Aureliano, belki üsümesine iyi gelir diye, General Teofilo Vargas'in öldürülmesini öneren genç subayi kursuna dizdirtti. Aureliano'nun emirleri, daha agzindan çikmadan, kendisinin göze alamayacagi asiriliklara vardiriliyordu. Albay Aureliano Buendia, erisilmez gücün yalnizligina batti..."
|