Yazdırma tarihi : 16.01.2025

Kendimize güldürmeyelim!

Tarih: 25.07.2011 14:54:13


Engin Ünsal’i 1973’te ilk milletvekili seçildiginde tanidim.
 



Bilgili bir solcu ve siyasete hep sinifsal bakmis bir politikacidir. Bugüne dek bütün düsün yasamini, isçi sinifinin örgütlü gücü etkilemistir. Dolaysiyla solda siyaset yapan partilerin var olusunu ve iktidara ulasmasini yine sendikalarla olan yapisal iliskisine baglar.
CHP’nin 12 Haziran seçimi aldigi sonucu yeterli görmedi. Partinin gelecege dönük “ne yapmasi” üzerine kaleme aldigi önerilerini bana da gönderdi, özeti sunlar;
“CHP temelde emek eksenli sosyal demokrat bir parti olmak zorundadir. Bunun için 12 milyon çalisani ve Sosyal Güvenlik Kurumu kapsaminda olan 34 milyon insani, partinin tabanini olusturacak hedef olarak seçmelidir.”

“Bu kesime ulasmak için partinin her örgüt biriminde Emek Bürolari kurmalidir. Isçiler, sendikacilar, emegin aydin yandaslari ve emeklilerden olusacak bu bürolar araciligi ile CHP’yi çalisan kesimin fabrikasina ve evine götürmelidir”

“Genel Baskan tez elden Genel Baskanlik Emek Sorunlari Danisma Komitesi kurmalidir. Bu komiteye atanacak sosyal siyasetçi akademisyenler ve sendika yöneticilerinin önerileri ile olusacak CHP’nin sosyal politikalari ile parti ve çalisanlar arasindaki var olan güven bunalimi, iliski zaafi giderilmelidir.”

Engin’in bu önerileri bana, Ingiliz Marksist tarihçi Eric John Ernest Hobsbawm’in isçi sinifiyla ilgili 1981’deki su saptamasini animsatti: Siniflar asla tamamlanma ya da nihai bir biçim alma mantigiyla olusmaz. Sürekli bir degisim içindedirler.

Aradan tam 30 yil geçti. Moskova’da komünizm çöktügünden beri kapitalizm dünyayi öyle bir ele geçirdi ki, ne isçi sinif kaldi ne de siniflarin degisimi. Castro öldügü gün, kardesi Raul da, sosyalizm sapkasini çikarip IMF’ye üyelik basvurusu yapacak!

Ben biliyorum ki, Engin Ünsal tek basina kalsa da, emegin örgütlü gücüne inanmaya yigitçe devam eder. Üstelik geç de olsa onun hakli çikmasini o kadar çok istiyorum ki, o zaman belki genç kusaklar bizimle dalga geçtiklerinden utanirlar.
Kiliçdaroglu’nun bizim kusak CHP’liler gibi bir solcu oldugundan kuskuluyum, (asla elestirmiyorum, o bir gerçekçi). 1999’da Ecevit’in DSP’sine basvurdugunda, basarili bir bürokrat olarak hedefi milletvekili olmakti. 12 Haziran seçimi öncesi bütün söylemi özünde, son yillarin diger parti liderlerinde oldugu gibi her siniftan seçmenin oyuna dönüktü. Yani modaya uymak, tek kelimeyle popülizm akimina katilmakti. Onun için aday listesi, merkezcisi-sagcisi-solcusu-sermayedari-emekçisi-köylüsü (yok ya) -kentlisi-hayat okullusu (o da yok gibi)-çok okumusu (bolca profesör)-partilisi-partisizi(çokça) her siniftan(!) milletvekili olma hirslisiyla doluydu.

Yazdiklarini okuyunca Engin’e hemen mesaj attim, “Sen bu raporu Yeni(!) CHP Genel Merkezi’ne gönderdin mi?..” Bana sorarsa, “sakin gönderme, arkamizdan da olsa, kendimize güldürmeyelim!” diyecegim.


Haber NO: 724

Kategori: Vatan Gazetesi