Bugün dünyanin ekonomik anlamda en güçlü ve en büyük ulus devleti, Çin’dir. Amerika Birlesik Devletleri ulusal çikarlari için petrol basta dogal kaynaklarini istismar etmek istedigi ulus devletleri bölüp, parçalayip yok etmek için basta savas, her saldirgan yolu kullanmaktadir. Ingiltere, ulus devlet yapisini yitirmemek için Avrupa Birligi (AB) üyesi oldugu halde, Euro para birligine girmemistir. Kita Avrupa’nin iki büyük ulus devleti Almanya ve Fransa, Yunanistan gibi AB’nin diger zayif ülkelerini baski altinda tutmayi sürdürüyor. Komünizm sonrasi Rusya, petrol kaynaklari sayesinde güçlü bir ulus devlet konumunu yeniden kazandi.
Zonguldak Milletvekili Dr. Mehmet Haberal’in annesinin cenazesinin kaldirilisini TV’den izlerken, iste bunlar geçti aklimdan. Çünkü 36 yildir yakindan tanidigim Haberal Hoca'nin Silivri’de yatmasinin bir tek nedeni var; suçu, yürekli bir ulus devlet idealisti olmasidir. Dosyasinda sözü edilen siyasal gündemli toplantilar, Kanal B TV’sindeki politik tartisma programlari ve parti kurma çalismalari, hep ulusal çikarlari öngören demokratik eylem ve söylemleri içermekteydi. Evrensel hukuka aykiri bir sekilde kurulan ve adil yargilama kurallarini çigneyen özel mahkemelerin Ergenekon davasi adi altinda suçladiklari sivil kisilerin önde gelenlerinin hemen tamami, Milletvekili Haberal gibi ulus devleti savunan isimlerdir. Basbakan'in da dedigi gibi aydinlik içinde yatsin Ilhan Selçuk gazeteci oldugundan degil, ulus devleti savundugu için oradaydi. Mustafa Balbay ve Iktisatçi Erol Manisali’dan da ulus devleti savunmalarinin hesabi soruluyor.
Türkiye ekonomisinin disa açilmasinin yani küresel ekonomiye uyum saglamak için yerli sanayi ve üreticiyi koruyan gümrük duvarlarinin kaldirilmasi ve yabanci sermayeye sinirlarin açilmasi, yazili ve görsel medyada “Turgut Özal’in basarisi” diye yorumlanir. Oysa daha 1970’lerin ortasinda patlayan petrol krizleriyle birlikte ABD kaynakli sermaye, “küresellesmenin” dügmesine zaten basmisti. Türkiye, uluslararasi sermayenin icra memuru IMF’nin baskisiyla, ulus devlet hedefinden geri dönmeye 24 Ocak kararlariyla 1979’da Süleyman Demirel’in basbakanliginda zorlandi. Bir dizi kanun ve kararnameyle uygulanan liberallesme adi altindaki küresellesme politikasi, yüksek oranda devalüasyonu, her alanda yabanci sermayeye kolayliklari ve kamu iktisadi tesekküllerinin (KIT’lerin) özellestirmesini içeriyordu.
Bu politikaya, sosyal demokrat partiler, sendikalar, küçük ve orta boy sanayiciler, küresel sermayeyle isbirligi içinde olmayan her sektördeki üreticiler ve onlarin sivil toplum örgütleri karsi çiktilar. 1990’larin basinda, sosyalizmin Moskova’da çökmesiyle var olan denge kapitalizmin yararina hizla bozulunca, meydan küresel sermayenin yerli ortaklarina ve onlarin destegi ile iktidar olan partilere kaldi. 1990’larin ikinci yarisinda enflasyon firtinasina kapilan ekonomi 2000’de çöktügünde, ülkeyi yönetenlerin basvuracagi tek kapi yine, IMF yani küresel sermayenin kontrolündeki Uluslararasi Para Fonu'ydu. Son üç seçimdir ülkeyi yöneten AKP ve Basbakani R. T. Erdogan da 2002’den bu yana küresel sermayenin suyunda gitmeye, övünerek(!) devam ediyor.
Bu hizli gelisme öncesini yasamayan ve ögrenmeyen kusaklar, simdilerde bu saptamalara gülüp geçebilirler. Ancak, gelir dagilimdaki uçurum derinlestikçe, yoksulluk orani ve genç issizler yigini yükseldikçe bir gün gelecek onlar da, CHP Milletvekili Dr. Haberal gibi bedeli ne olursa olsun, “ulus devletçi” politikalara sarilmanin bilincine ereceklerdir.
|