Yazdırma tarihi : 16.01.2025

Arap bahari zemheriye döndü

Tarih: 7.08.2012 07:38:57


Benim kusagimin son dönem küresel kusaktan en önemli farki, daha toplumcu bir düsünceye, amaca ve hedefe sahip olmamizdi.
 



Öyle egitiliyor ve kosullandiriliyorduk. Bugünün dünyasini saran küresel firtinalarin, gençligi bireyci olmaya zorladigi bir gerçek. Bencil düsünmek ve yakin çevresinin çikarlarini ön planda tutmak, basari ölçüsü oldu.

Biz inaniyorduk ki, “ekonomik gelisme ve demokratiklesme” bir arada ve ayni süreçte olabilir ve olmalidir. 1980’lere uzanan kusaklarin verdigi siyasal kavgalarin özünde, halkin “ekmek ve özgürlük” sevdasi vardi. Demokratik ülkelerin, ulastiklari çagdas uygarlik düzeyine, bu kavgayi sanayilesme öncesinden baslattiklari için eristikleri, inancindaydik.

Basini ABD’nin çektigi kapitalizm ile Rusya’daki (o zamanki SSCB) sosyalizmin sicak-soguk savasinin sözde nedeni de, demokratik yoldan halkin refahini yükseltmekti! 1980’lere gelindiginde birinde “parlamenter demokrasi” saviyla, bir avuç küresel sermayenin çalisanlari sömürdügü, ötekinde de “halk demokrasisi” adi altinda emekçilerin giderek yoksullastigi gerçegi gizlenemez oldu. Moskova’da komünizmin çöküsünden çeyrek yüzyil sonra, artik küresel sermayenin dünyayi istedigi gibi yönlendirdigi gerçegini yasiyoruz.

Tunuslu yurtsever gençler, buna ragmen canlari ve kanlari pahasina ayaga kalktilar. Ancak, Misir, Libya ve simdi de Suriye’de olanlar, bu gerçegi öngörmeden ve ona göre örgütlü bir eylem plani yapmadan dökülen kan ve gözyasinin, halklara ekmek ve özgürlük yolunu açmadigini gösterdi. Tam tersine, küresel güçlerin bölgedeki ekonomik çikar hesaplariyla, aydinlanma ve özgürlük karsiti radikal Islami siyasetlerin pazarliginin ve isbirliginin kapisini açti.

Ben ve benim gibi bu tarihi degisimi ve dönüsümü yasayanlarimiz artik görmüs olmaliyiz ki, gelismekte olan ülkelerde “kalkinma ve demokratiklesme” öyle sandigimiz gibi birlikte ve ayni süreçte olamiyor. Ayrica, Türkiye’mizdeki son 60 yillik demokrasi ve kalkinma mücadelesi gösterdi ki, cumhuriyetin önder kusaginin sanayilesmek için yaptiklari ve halkin demokratik haklarindan gösterdigi özveri ve çektigi çile sayesinde Türkiye bu asamaya geldi. Kendi içimizde gelir dagilimindaki adaletsizligi, issizlik sorunumuzu tartissak ta 2000’deki, Avrupa’nin hâlâ kurtulamadigi mali krizi biz 2-3 yil içinde asmayi basardik. Bunun arkasinda, 1960’larda köyden kente yönelen ve egitilen insan kaynagimiz, 1970’lerde yol ve enerji altyapimiza yaptigimiz yatirim, 1980’lerde küresel rekabete göre yarattigimiz imalat sanayii üretim kapasitemiz ve 1990’lardan sonra da, ihracat ve turizm basta diger döviz getirici alanlarda saglanan basari vardi.

21 Yüzyila Türkiye, ekonomik altyapisini kurmus ve fert basina milli gelirini 10 bin dolarlari hedefleyen bir ivme kazanmis olarak giriyordu. O sayede ve o nedenle, vesayetleri kaldirabilen ve ileri demokrasiyi vaat edebilen bir dönüsümden söz edilebilmektedir. Ancak bilinmesi ve unutulmamasi gereken gerçek; bu asamaya halkin, yarim yüz yil boyunca, demokratik haklar ve özgürlükler konusunda gösterdigi sabir ve özveri sayesinde gelinmistir. Ne yazik ki, bugünkü iktidarin basi, “her seyi ben yaptim” anlayisiyla, devraldigi basta her alanda egitilmis ve donanimli insan kaynagi olmak üzere bu zengin ve engin mirasi inkâr edebilmektedir. Dileriz, belki Çankaya’ya çiktiginda, “Arap Bahari"nin “zemheriye” döndügü gerçegini görür de, özelestirisini yapar ve çocuklugundan kalan önyargilarindan ve içindeki olumsuz saplantilardan kendisini kurtarir.


Haber NO: 787

Kategori: Vatan Gazetesi