Demirel’in Hasan Cemal’e bu söylediklerini umarim Cumhurbaskani, Muhalefet Lideri, Genelkurmay Baskani ve öncelikle Basbakan ciddiye aliyor ve yeniden düsünüyorlardir.
Çünkü, politikacilarimizin özellikle son 30 yildir ülkeyi mesgul eden isimlerimizin (Ecevit – Demirel – Özal – Evren – Çiller – Baykal – Yilmaz ve Sezer) benim saptayabildigim ortak kusuru, “Bir kere hata yaptilar mi, artik inatla ve israrla dogruyu kabullenmemeleridir.”
Aslinda, Anadolu Islam Kültüründen olusan ve elbette genlerimize kadar islemis, kimligimizin belirleyici niteliginden, yani “sarkliligimizdan” söz ediyorum. Mustafa Kemal iste bundan dolayi özel bir kisiydi ve farki buydu. Gerçekten onun beynindeki hücreleri, çagdas düsünebilen, yorumlayabilen, onun gerektirdigi riski alabilen ve lider karakterini belirleyen nitelikte idi.
Herkes, Süleymaniye’de Askerlerimize yapilani her yönüyle irdelemeye devam ediyor. Hepsinin de ya dilinin altinda, yada satir aralarinda birlestigi bir gerçek var: Teskerenin meclisten geçmemesi sonucu, Kuzey Irak’ta etkin ve yetkin bir sekilde bulunmamizin hukuki, fiili, açiklanabilir ve karsi taraflarca kabul edilebilir bir nedeni kalmadi. Demirel de bunu söylüyor, Basbakanda bunu kabul ediyor.
Bunun disinda söylenenler ve yazilanlar, konusanin kimligini yansitan duygusal tatmin arayislaridir. Cumhurbaskani konunun disinda kalmaya çalisiyor, Baykal teskeredeki yanlis tutumunun hakliliginda israr ediyor. Asker maddi ve gerçek sorunu olarak gördügü Irak Savasinin, kendisi açisindan tahmin ettigi, artan sorunlarini yasiyor. Olayi bastan beri dogru tahmin ettiler. Hatta teskerenin geçmemesinden sonra en yetkili agizdan açikça “yanlis oldu, teskerenin çikmamasi bizi çok daha zor sorunlarla karsi karsiya birakacak” dediler.
Medya, savas öncesinden baslayarak ikiye bölünmüstü. Eger Türkiye destek vermezse ABD savasa gitmez mantigi ile sözde savas karsitligi yaparak teskereye karsi olanlar ve bugünkü sonuçlari görüp, ona göre tavir alan gerçekçiler.
Teskere karsitlari bastaki tutumlari ne ise, onun hakli ve dogru oldugu düsüncesini inatla sürdürüyorlar. Hatta baslangiçta “Savas Karsi” gibi soyutta hakli bir tavir sergiledikleri için, halkinda egilim ve duygularini yanlarina aldilar ve hatta etkilediler. Yapilan anketlerde Türk Halkinin %80’nin üzerinde ABD’ye güvenmedigini gösteren egilimlerin altinda, bu çevrenin etkileri yatiyor. Bu çevre, Süleymaniye’deki ABD’nin haksiz ve yanlis tavrini genelden soyutlayarak, ABD’ye karsi cesaret ve kimlik gösterisi firsati seklinde yorumluyorlar.
Deniz Baykal, teskereden sonra “Ben Hükümette olsam, teskerenin geçmesini kabul ettirirdim, reelpolitik (ülkenin gerçek yarari) onu gerektirirdi, ama ben muhalefetteyim, benim duygusal davranma hakkim var” diyordu.
Bu türlü yorum ve tavirlar son 40 yilin ülkenin politik gerçegidir. Basta belirttigim gibi sarklilik bir anlamda duygusallik içinde, güncel gerçeklere ters düsmek, yerinde namus için adam bile öldürmektir zaten.
Namus kavgasi ailede olunca zarar gören, silahi çeken üç bes zavalli insan olur.
Oysa, ülke ile ilgili haksiz inadin, sarkliligin zararini gören, 70 milyon Türk Halki oluyor. |