Iki kez bakanlik yaptim. Genel baskan yardimciligi dâhil-partinin üst yönetimlerinde yillarca yetki kullandim. CHP’liligi o denli benimsemisim ki, “CHP ile bir ömür” basligi ile kitap yazma hakkini kendimde buldum. Fatih Ertürk’ün su yazisini okudugumda, aynaya bakmadim ama omuzlarimin sizladi! Elbette sorumlulardan biriyim.
* * *
"Mustafa Kemal’e kimler ihanet etti, kimler 10 Kasim’da aglamak için aynaya bakmali…!
10 Kasim’da yine Atatürk’ü anmak için gözyaslari dökülecek. Türkiye Cumhuriyeti Basbakani'nin artik gelmeye bile tenezzül etmedigi törenler yine Anitkabir’de düzenlenecek. Bu anma günlerinin resmi iradece neredeyse kutlama gününe dönüstürüldügü böyle bir dönemde sizce kimler hangi yüzüyle Mustafa Kemal’in önünde diz çökmeye gidecek dersiniz. 'Cumhuriyet Fazilettir' diye çikilan bir büyük yolculuktan bugün elde kala kala Cumhuriyetin sekeri bitmis çubugu kalmistir. Yasaklanan Cumhuriyet bayramlari, her gün devletin resmi televizyonlari dahil, 'Cumhuriyetten en büyük nemalari koparan' büyük! Medya patronlarinin kiralik temsilcilerince bu Cumhuriyeti kuranlarin yerden yere vuruldugu bir 'degisim-dönüsüm' dönemi elde kalmis bulunmaktadir. Turgut Özal bu degisimi öngörmüs ve adina 'Metamorfoz' adini vermisti. Dini motiflerin büyük bir karalilikla vurgulandigi, -kisilik ve karakter dahil- herseyin bir fiyatinin ve maliyetinin oldugu, isini bilen memurlarin 'Allah'in ipine sarilarak' gerektigi kadar rüsvet alabilecegini, Amerika olmadan Anadolu’da 'Din-iman' ticaretinin asla tek basina yapilamayacagini, 'Atatürk de hata yapmistir' sözlerinden çikilarak bugünkü 'Atatürk fasist ve katil bir diktatördür' noktasina gelinecek yollarin taslarinin o dönem nasil dösendigini bir hatirlayin. Biraz daha geriye giderseniz; örnegin 1950’ye; 'Siz isterseniz hilafeti bile geri getirebilirsiniz' diyen ve Cumhuriyeti kuran parti olan CHP’nin genel baskaninin anit mezarina çelenk koyup özür diledigi bir Demokrat Parti ve Adnan Menderes dönemi vardi. Rahmetli kadayifçi Necmettin Erbakan’in deyimiyle; 'Surda ilk gedik o gün açildi' Peki ne oldu da böyle oldu…! Daha ilk 10 yilinda; Köylünün durumunu düzeltmek için asar (ösür) vergisi kaldirildigi, Çiftçiye damizlik hayvan, tohum, fidan, borç para verildigi, Sümerbank, Etibank, MTA, Demir Çelik Fabrikalari, Is Bankasi, Tarim Kredi Kooperatifleri, Denizbank, TCDD kuruldugu bir dönem nasil oldu da böyle bir felaketle sonuçlandi. Aslinda Mustafa Kemal Atatürk’ün Cumhuriyetinde herkes mutlu ve gelecekten umutluydu. 10 yilda; 4078 kilometre demiryolu, 22 bin kilometre karayolu yapilmisti.. Bakirköy Bez Fabrikasi, Keçiborlu Kükürt Fabrikasi, Kayseri Bez Fabrikasi, Pasabahçe Cam Fabrikasi, Zonguldak Türk Antrasit Fabrikasi, Çubuk Baraj, Izmit Birinci Kâgit Fabrikasi, Nazilli Basma Fabrikasi, Eregli Bez Fabrikasi, Gemlik Suni Ipek Fabrikasi, Bursa Merinos Fabrikasi, Divrigi Demir Madeni Isletmesi bu dönemde açilmisti. Köy Enstitülerinin aydinlik isigi bütün Anadolu’yu aydinlatmaya hazirlaniyordu…Yoksulluk, cahillik, issizlik ve fukaralik neredeyse bitme noktasina getirilmisti.Bütün dünya modern ve çagdas Cumhuriyeti ve onun kurucusu Mustafa Kemal Atatürk’ü ayakta alkisliyordu.Türkiye Cumhuriyeti 20. Yüzyilin, 21. Yüzyila tasindigi bu dönemde çagin en büyük mucizelerinden biri olmustu. Aslinda her sey Mustafa Kemal Atatürk’ün hastalanmasiyla basladi. Sagliginda Mustafa Kemal’in pek etrafinda görünmeyen; Osmanli döneminde padisahin etrafinda ibrikçiligiyle, peskirciligiyle, harem kapisi beklemekle, 'Pasazade', 'Agazade', 'Hocazade' gibi lakaplarla donatilan 'Kene' ve 'Sülük' takimi Atatürk’ün ölümüyle bir anda kendine taze kan buldu. Hem de bu kani Atatürk’ün CHP’sinden temin etti. Dikkat edin, simdilerin en büyük isadamlarindan birkaçinin palazlanmasi; Meclisin ihtiyaçlarini karsilamada ve kamu kurumlarina kiremit satmakla baslayan ticaret hayatlarin bir anda bir imparatorluga dönüsmesi bu 'Çürüme' döneminde geçeklesmistir. Hatirlayin kaportasini ineklerin yedigi arabalari, ya da yillarca ithalati kisip adeta konserve kutularina benzeyen arabalarin paspasini ve dikiz aynasini bile sirada bekleyenlere ayrica parayla satan kimlerdi. (...) Sovyet Politbüro’suna rahmet okutacak düzeyde halkin inançlarina saldirmayi 'Cumhuriyetçilik ve Devrimcilik' olarak algilayanlar kimlerdi. Türküleri bile yasaklamaya kalkisan, köyden gelen her kizi 'Hizmetçi Kezban', her erkegi 'Usak Saban' olarak görenler kimlerdi. Osmanli’da saray efradinda var olan 'Türk' ve 'Anadolulu' düsmanligini genlerinde tasiyip Atatürk sonrasi ulus üzerinde infaz edenler kimlerdi. Antakya’da ziyarete gittigim Mustafa Kemal sevdalisi adi Ismet olan Atatürk için canini verecek olan 80’nine dayanmis Annem bile; 'Oglum Atatürk öldükten sonra bizim bu Asi nehrine arabalarla topladigi binlerce Kuran’i döktüler' diye sitem edip duruyorsa bunun hiç mi sorumlusunu aramayacagiz... Kim ne derse desin bugünkü noktalara gelinisinde birinci sorumlu Atatürk sonrasi Cumhuriyet Halk Partililer ve devleti yönetenlerdir. Haklisiniz Türkiye bir ikinci dünya savasindan geçti, haklisiniz Atatürk daha Cumhuriyet devrimlerini ve kadrolarini tamamlamadan göçüp gitmisti ama yine de bu ulasilan sonucu degistirmiyor. CHP Trabzon eski milletvekili Sevket Arz bana hiç unutamadigi bir olayi anlatmisti; 'Trabzon’un yayla köylerinde seçim öncesi çalisma yapiyoruz. Baktik yasli bir ana elinde iki tane su kovasi çesmeden biraz rampada olan evine güçlükle su götürmeye çalisiyor. Hemen kostum elinden kovalari aldim ana bunu ben götüreyim dedim. Bana kovalari verdi beraber evine gittik. Kovalari evin önüne biraktiktan sonra Ananin elini öptük ve bir istegi olup olmadigini sorduk. O da 'Allah razi olsun oglum, ama siz kimsiniz sizi çikaramadim' dedi. Biz de kendisine CHP’nin milletvekili adayi oldugumuzu söyledik. Aniden ayaga kalkti kovalari bir tekmeyle devirdi. Bize dönerek; 'Sag olasiniz ama ben bu suyla abdest alamam kusura bakmayin' dedi. Donup kalmistik.' Düsünün ki dünyayla iletisimi sifira yakin noktadaki bu insana Atatürk’ün kurdugu Cumhuriyet Halk Partisi nasil olup da böyle anlatilmis, nasil olup da CHP’linin elinin degdigi suyla abdest alamayacagiyla ilgili bir kültüre ve anlayisa sürüklenmisti. Kimler bundan sorumlu ve suçluydu. Simdi Avrupali gözüyle yapilan su analize kim karsi çikabilir; 'Simdi bir yanda, ayakkabilarini sokak kapisi önünde çikaran, kadinlari basi örtülü, erkekleri sokaga pijamayla da çikabilen, erkek çocuklari kahveye giden, kiz çocuklari tam bir baski altinda yasayan, türkü ile arabesk arasi bir müzikten hoslanan, futbol izleyen, belki de hiç kitap okumamis, hiç dans etmemis, hiç kari koca birlikte yemege gitmemis, hiç tiyatro seyretmemis, iyi egitim alamamis, dini inançlari kuvvetli, kalabalik, bir kitle var. Diger yanda ise;Kiz lisesi-Kolej yelpazesinde egitim görmüs, en azindan bir dügün salonunda ya da kolej partisinde dans etmis, sinemaya giden, çok fazla olmasa da kitap okuyan, müzik zevki pop sarkilarla, klasik müzik arasinda dolasan, evi nispeten daha zevkli dösenmis, kizlarinin flörtüne göz yuman, Kadinlari modern görünümlü, Sarabin kalitesinden pek anlamasa da, kadin erkek bir arada içki içebilen, gazetelere bakan, magazin haberlerini izleyen, kendini birinci gruba kiyasla çok gelismis hisseden, entelektüel düzeyi çok yüksek olmasa da, Bati standartlarina yakin bir grup var. Bu iki grubun yasam tarzi birbirinden kopuk; Onlari, Bati'daki siniflar arasinda ortak zevk alanlari yaratan, müzik, resim, heykel tiyatro ve sanat gibi, birlestirici kültürel zeminler yok. Hayatlari, zevkleri, inanislari birbirinden çok farkli. Hatta birbirine düsmanca.Birinci grup Cumhuriyet boyunca horlanmis, asagilanmis, itilip kakilmis. Simdi bu grup siyasal olarak örgütlendi. Kalabaliklar. Ve her seçimi kazanacak siyasi bir güçleri var artik.Ikinci grup ise azinlikta. Ve artik bir daha secim kazanma ihtimalleri yok. Bu noktada da tarihi bir paradoks ortaya çikiyor. Daha Batili olan 'ikinci grup', Bati'nin siyasi degerlerini kabul ederse, bir daha asla iktidari ele geçiremeyecegini bildigi için, git gide Bati'ya ve Bati'nin demokratik degerlerine düsman oluyor.Yasam tarzi olarak Bati'ya düsman olan birinci kesim ise, iktidari ancak Bati'nin kriterlerini kabul ederek ele geçirebilecegini bildigi için, Bati'yla iliskileri gelistirmek ve demokrasiyi kabullenmek istiyor.' Bu ne yaman bir çeliski. Halkiyla bilcümle böylesine ters düsen ikinci bir sol veya sosyal demokrat bir parti var midir acaba…! Iste 10 Kasim’da Atatürk’ün huzuruna çikarken tüm Atatürkçüler, Kemalistler, Demokratlar, sosyal demokratlar kendilerine su soruyu sormali; 'Bize birakilan bu denli görkemli ve muazzam mirasi nasil olur da bu hale getirdik. Nasil olur da Atatürk’ün koltugunda bugün 10 yildir Recep Tayyip Erdogan oturuyor. Anayasa mahkemesince “Laiklige ve cumhuriyete aykiri tutum ve davranislarda' bulunmaktan hüküm giymis bir parti nasil Türkiye’yi 2023’e dogru götürme hesaplari yapiyor. Ne demistik; basta Cumhuriyet Halk partisinin yönetiminde söz sahibi olan herkes; Anitkabir’den önce evde bir aynaya baksin uzun süre gözyasi döksün kalanini çaginin tesinde büyük bir rüyayi gerçeklestiren Mustafa Kemal Atatürk’ün aziz huzuruna saklasin. Türk halkinin ve Cumhuriyetinin bir kez daha basi sag olsun… Onun isigi hep bizimle kalacak… Fatih Ertürk, ULUS 1923 Int Gazetesi
|