Yazdırma tarihi : 16.01.2025

Bu Basbakan son kirk yilin en sansli politikacisi!

Tarih: 11.02.2013 13:57:15


Simdi soracaksiniz,
 



“ seçmeninden üst üste aratarak oy alan, dünyanin takdirini(!) toplayan ve bin bes yüz yillik bir devlet geçmisine sahip 80 milyonluk Türkiye Cumhuriyetinin, neslinde otuz sekiz padisah olan Basbakanina, onca sifat varken, neden böyle ciddi olmayan bir sifati lâyik gördüm?”. Gerekçemi ayrintili açiklayacagim. Ama önce kestirmeden yanit vereyim; “Birakin on ikiyi, üç-bes yil boyunca ekonomide önemli bir sorun yasanmamis bir dönem, 1950’den beri hiçbir basbakana nasip olmadi”. Diyeceksiniz ki, bu durum onun “sansli” degil, “becerikli” oldugunu gösterir. Hayir… 1929’dan sonra dünyanin 2000’de gördügü en agir ekonomik bunalimdan Türkiye, Basbakan Ecevit’in kendini feda ederek aldigi önlemlerle düze çikmisti. 2003’te Basbakan oldugunda R.T.Erdogan’in teslim aldigi ekonomi, artik saglikli bir yola girmisti.
Gelelim bu gerçegin iç yüzüne; 1980’lerde baslayan açik finansman politikasi yüzünden %300’lere varan enflasyon 21. yüzyila girerken, ülkeyi mali bir çöküse sürükledi. Bankalarin iflasiyla baslayan kriz, çok kisa sürede bütün ekonomiyi sardi. Ve halkin indinde gelmis geçmis en dürüst politikaci Bülent Ecevit, bir gecede günah keçisi oluverdi. Oysa gerçek sorumlu, kamu kaynaklarini, oy kaygisiyla partizanca plansiz, programsiz yirmi yil boyunca harcayan politikacilardi. Daha önce DSP Genel Baskani olarak, “Gümrük Birligi anlasmasini yirtacagim" diyen Basbakan Ecevit, Avrupa Birliginin ve IMF’nin kapilarina gitmek zorunda kaldi. Baska bir liderin bir tekini bile kendi parti grubundan geçiremeyecegi, basta Merkez Bankasini bagimsizlastiran olmak üzere 22 yasayi TBMM'den hem de bazilarini tek oturumda geçirdi. Siyasi tarihimizde Türkiye, ne öyle büyük bir kriz ne de o denli riskli kararlara imza atan basbakan görmüstü.

2003’ten baslayarak, düzelme seyrine giren ekonominin bu günlere gelen olumlu tablosunun arkasinda o tarihte atilan ekonomik yapisal temeller vardir. AKP'nin tek yaptigi ise devraldigi istikrar programini IMF'nin zoru ile düne kadar sürdürmek oldu. Aslinda, bu tutumunun temelinde de, Ecevit'in o zaman özerklestirdigi basta Merkez Bankasi, ekonomiye yön veren kurumlarin, artik partizanca kullanilamamasi yatmaktadir. Her yil bütçeyi konusurken Basbakan Erdogan, "Türkiye ekonomisi bugün saglam temeller üzerinde yükselmeye devam ediyor" diye nutuk atabiliyorsa, her seyden ve herkesten önce o temellerin sahibi Bülent Ecevit'e (aydinlik içinde yatsin), minnet ve sükran duymasi gerekir. Iste, sansli politikacidan kastim, bu gerçekti. Türkiye gibi demokratik bir ülkede eger öncelikli olan halkin yarari ise, seçilerek ülke yönetimine gelenler, geçmisin hakkini vermek zorundadirlar.

Oysa Basbakan bütün medyayi esir almis durumda ve bir patron agziyla ekonomi basta her alanda kendini övüp durmaktadir. Son iki yildir, hemen her konuda oldugu gibi ekonomik konularda da, Erbakan Hocaya baskaldirip kendisini AKP’ye genel baskan yapan kader arkadasi Cumhurbaskani Abdullah Gül’ü de, dislamis durumda. Eger bu gün Basbakan, Kasimpasa’daki futbol takiminin reisi gibi (ABD Baskani Obama disinda) önüne gelen liderin üstüne yürüme cesaretini buluyorsa, Türkiye ekonomisinin, çogu komsu ülkeye oranla göreceli istikrari sayesindedir. Ne var ki, NATO’un silah destegine ve küresel sicak sermayeye gereksinimi olan ülkelerin Basbakanlari unutmasin ki; “Yedek oyuncusu oldugu küresel kapitalist takimin kaptani degil, kulübedeki kalecisidir”.

Aslinda, son Budapeste konusmasini yorumlayan kendisine yakin bir gazeteci de, bu gerçegi hiç aklindan çikaramadigini belgeliyor; “Basbakan Erdogan Türkiye’yi 1959’dan bu yana kapida bekleten AB’ye kizgin ama vazgeçmek niyetinde de degil”.











Haber NO: 816

Kategori: Vatan Gazetesi