Sizi en iyi ben anlarim.” Bu sözler, kendisini hala Istanbul’un Belediye Baskani gibi gören, 76 milyonluk Türkiye Cumhuriyetinin on yillik Basbakaninin, Taksim Gezi’de olanlari anlamakta ne denli zorlandiginin, belgesidir. Zaten o yüzden Basbakan, onca yilin deneyimine karsin, duygusalligindan ve önyargilarindan arinip, küresel sermayenin patronu ABD’nin, Avrupa Birliginin, NATO’nun, Arap Baharinin, Sanghay Is Birliginin ve daha önemlisi de, dinler arasinda ve Islam’in kendi içinde tirmanan siddetin gerçek yüzünü, dogru dürüst yorumlayamiyor! Yoksa Irak savasi sonrasi Ortadogu’yu ABD’nin emelleri için biçimlendirme projesi BOP’un temsilcisi olur muydu? Komsularimizla “0” sorun amaciyla yola çikip, kemiklesmis Filistin sorununu Hamas yandasligiyla, Suriye iç savasini bir zamanlarin aile dostu Besar Esad’i düsman kardes ilan etmekle çözmeye yeltenir miydi? Genç yasta milletvekili oldugum ilk yil, partimin usta politikacilarindan biri, “sakin agaçlara dalip, ormani görmezlik etme” demisti. 12 Eylül darbesi öncesi, zamanin Basbakani ve ana muhalefet Liderinin, sivrilen bir-kaç agaçla ugrasip, ormani göremedikleri için ülke bu günlere geldi. Ne yazik ki, haftalardir degisimin gücü genç kusaklar, parklarda özgürlük, esitlik ve adalet ararken, kirk yil sonrasinin Basbakaninin gözü, Topçu Kislasindan baska bir seyi görmez oldu. Demokrasilerde "iktidarin" elestirilere katlanamamasinin (tahammülsüzlügünün) iki nedeni vardir. Ya halk destegini kaybetme korkusuna kapilmistir. Ya da bu durum, Türkiye gibi tarih boyu güçlü devlet yapisini korumus, yüzde 60'i genç olan 76 milyonluk laik demokratik bir ülkeyi yönetmeyi özümseyememenin yani, yeterli olgunluk düzeyine erisememenin sonucudur. Bir önceki cumhurbaskani Süleyman Demirel, 12 Mart askeri müdahalesi öncesi, ülke tarihinde ilk kez karsilasilan silahli terör olaylari karsisinda sabrini ve serinkanliligini sonuna kadar koruyabilmis bir liderdi. O zamanki 68 kusagi gençlik örgütleri ve güçlü sendikalar kitlesel gösterileri bu günlerde olmadik kadar, kötü ve acimasiz sonuçlara giderdi. O olaylara karsi sert önlemler almadigi için elestirildiginde yüzde 52 oy almis bir basbakan olarak Demirel'in söyledigi, "sokaklar yürümekle asinmaz" sözü hiç unutulmamistir. Devlet Tiyatrolari çalisanlari yasal haklari olmayan bir direnis göstermisti. Belki de ilk kez bir aksam perdeler açilmamis, sahneler bos kalmisti. O zamanki Genel Müdür Cüneyt Gökçer, Basbakandan, "sahneye çikmalari için sanatçilarin zorlanmalarini yoksa cezalandirilmalarini istediginde Demirel'in sicak bir gülümseme ile "Bu ülkede sanatçilar sonuna kadar özgürdür, hiçbir sey yapmayacagim" dedigi anilardadir.
Bütün dünyanin gözü üstünde oldugu tek Islâm ülkesi, laik demokratik Türkiye cumhuriyetinin Basbakani, “Nerde CHP, nerde MHP? Desinler ki, biz bu projelerin (Topçu Kislasi, AKM, yeni hava alani ve 3. Bogaz Köprüsünü kastediyor) içinde variz. Biz bir karanlik çagi kapatip bir diger çagi açan Fatih'i örnek aliriz. Kiliçdaroglu mu anlar, Bahçeli mi anlar, bunlarin eline 5 koyun ver kaybedip gelirler” diyebiliyor! 2013 yilinda, bir parti lideri, kulluktan kurtarip, bir yurttas olarak kendisini “basbakan” yapan cumhuriyetin yerine 560 yil önceki bir padisahi örnek aliyorsa…! Ülkenin de, halkin da, Adalet ve Kalkinma Partisinin de, bu gün artik asil sorunu, Basbakanin bir türlü demokrasinin özünü, anlayip içine sindirememesidir. Olaylarin ilk gününden beri Cumhurbaskani Gül’den ünlü sanatçi Sertap Erener’e kadar ülkesini, halkini seven ve sorumluluk duyan herkes Basbakana, demokrasinin, yalnizca oy sandigi olmadigini anlatmaya çalisiyor. Ama o hala, “benim yüzde 50’im” demeyi, inatla sürdürüyor. O hala, bilim çaginin degil, 560 yil öncesinin padisah aklini örnek almakla övünüyor. Dileriz O da, bir gün, yillarin bitmis, tükenmis akillarini degil, kizinin yasiti, yarini gören, okuyan akillari örnek almak gerektiginin ayirtina varacaktir! Yeter ki o yarin, çok geç olmasin…
|