Yazdırma tarihi : 16.01.2025

Meger hikâyenin basi gerçek, sonu rüya imis!

Tarih: 9.08.2013 21:42:17


Bir politikaci, “Tencere-Tava” çalanlarla ugrasmaya basladiysa, birakin dünya liderleri arasina girmeyi, tirmanmaya çalistigi, Islam dünyasinin zirvesi bile hayaldir artik.
 













Oysa kendi tayin ettigi adaylari sandiktan milletvekili çikarmakla, vekâletini aldigi milletin egemenlik gücünü,tek basina ve istedigi gibi kullanacagina inanmisti! Öylece, halkinin doksan yildir can vererek, kan akitarak ulastigi, hak ve hukuk içinde özgür yasama sevdasina da, gem vuramaya kalkmisti. Bu yolda “dindar bir nesil yetistirmek” için demokrasiyi bir araç olarak kullanmak kararligindaydi. Bati'nin Hiristiyan ve Yahudi sömürgecilerine karsi, son Osmanli halifesinin biraktigi yerden ülkesini alip, Islâm dünyasinin önderi yapmak azmindeydi. Arkasina da, Türkiye Cumhuriyeti'nin ekonomide ve sosyal yasamda altmis yillik birikimini almisti.

Ne Birlesmis Milletler (BM) ne Avrupa Birligi (AB) onu korkutuyordu. Nasil olsa dünya jandarmasi ABD, Büyük Orta Dogu Projesi için ona muhtaçti!

Isterse bir dakikada (one minute) Yahudileri dize getirir, iki günde Iran’i yola koyar, üç günde de Rusya’yi sustururdu! Üyelik için AB’nin nazini çekmek yerine kolayca Sanghay Isbirligi Örgütü'ne dönerdi! Yeter ki, içeride sorun çikmasin, halk as ve is derdinden baska seye bakmasin ve oy sandigindaki seçmen destegi yüzde elliyi assin!

Önce, 2010’da Anayasa'yi istedigi gibi degistirdi. Arkasindan hedefine dogru önünde engel gördügü yargiyi etkisi altina ve derin devletin vesayetini eline aldi. Basta televizyonlar olmak üzere, propaganda kanallarini hizaya soktu. Çogunluk sayisina dayanip muhalefet partilerini ve sivil toplum kuruluslarini asagilayarak halkin indinde küçük düsürmeye yöneldi. Oyunu artirdikça, partiyi kurdugu en yakin kader arkadaslari da dâhil herkesi ve her kurumu, kendi gibi düsünmeye ve güdümüne girmeye zorladi. En yakini Çankaya’yi bile, “Demokrasi sadece sandik degildir” dedigine pisman etti! O kadar ki, akilli ve kimlikli ve de okumus-yazmis herkesi ezip geçmeyi, Yaradan’in kendine bagisladigi hak bilmeye basladi!

Ne var ki, buraya gelene dek, basbakanliktaki on yili kolay geçmemisti.

Artik “kizilcik surubu içip, kan kusmak” istemiyordu. Bundan sonraki büyük hedefine, dikensiz gül bahçelerinden geçerek gitmek istiyordu!

Dünya liderleriyle bogusurken(!), çevresinde kendi gibi düsünmeyene ve görmeyene tahammülü kalmamisti. Tek basina ve tek elden yapacagi daha çok is vardi! Öyleyse, bundan böyle, “basbakan” degil, Bush gibi, utin gibi "baskan” olmaliydi?

Derken, hiç beklemedigi ve yurt disinda oldugu bir aksam Taksim gezi parkinda, üç bes çapulcu tencere-tava çalmaya basladi. Önce, "benim polisim neredesiniz” dedi ve üzerlerine sürdü. Bakti ki, direnisi kiramiyor, “nerdesiniz benim partizanlarim” dedi. Meydanlara çikti, bagirdi-çagirdi-kizdi-esti-üfledi. Haftalar geçti ama tencere- tava sesleri dinmedi. Üstelik ülkenin dört bir yanina yayildi. Muhalefeti suçladi. Yetmedi, faiz lobisine saldirdi. Yetmedi, dis komplo güçlerinin senaryolarini okumaya basladi.

Yine olmadi. As ve is derdindeki sagduyulu büyük çogunluk gerçegin ayirdina varmisti artik. Onun için ölümü göze aldigini söyleyen “etek taslari” saklamaya çalissa da, kendi partilileri indinde bile inandiriciliginin ve sayginliginin eridigi kuskusuna kapildi. Yüzünde ve söylemlerinde, bu kayginin ilk isaretleri ortaya çikmaya basladi. Iste, yeni bir anayasa yapmaktan geri dönüs olan, "gelin, uzlasilmis 48 maddeyi bir haftada çikaralim” önerisi. Iste partisinin, “baskanlik sisteminde israrimiz
yok” açiklamasi. Belki de, tek Müslüman laik, demokratik Türkiye Cumhuriyeti'nin Basbakani olmanin sorumlulugunu duymaya basladi!

Belki de, yalniz kaldigini görmeye basladi! Belki de, demokrasinin “sadece sandiktaki oy sayisi olmadigini” anlamaya basladi!

Hikâye bitti ama basi gerçek sonu rüya gibi…


Haber NO: 838

Kategori: Vatan Gazetesi