Geriye dogru yazilarima göz attim.
Gördüm ki, 2011 seçimine kadar yani AKP’nin ilk iki iktidar döneminde, sözümde durmusum. Ne var ki, son iki yildir, Basbakan Erdogan’in gündemi istedigi gibi degistirmekteki ustaligi, herkes gibi bana da, halkin ekonomik sorunlarini unutturmus! Basta muhalefet partileri olmak üzere, ülke sorunlarini dert edinenler, uzun bir süredir, Suriye krizi gibi bir anlamda soyut dramatik konulara çekilmis ve halkin asil derdi as ve is konusu gündemin gerisine gitmis durumda.
Geçen hafta Türkiye Istatistik Kurumu (TÜIK), 2012 yili Gelir ve Yasam Kosullari Arastirmasi sonuçlarini açikladi. Buna göre, nüfusun beste bir yüksek gelirli kesiminin, toplam gelirden aldigi pay yüzde 50’ye çikmis. En düsük gelirli beste birin toplam gelirden aldigi pay ise yüzde 6. Yani ilk yüzde 20’lik grubun toplam gelirden aldigi pay, alttaki yüzde 20’lik grubun 8 kati. Yani milli gelirin yarisi, nüfusun beste birinin cebinde.
Dünyanin her yerinde oldugu gibi Türkiye’mizde de bütün kötülüklerin anasi “yoksulluktur”.
Elbette yoksulluk tek basina bir anlam tasimaz. Zenginlik olmasa, yoksulluktan kin, kan, elem, aci üremez. O nedenle dünyanin da, Türkiye’nin de sorunlarinin asil kaynagi, “ulusal gelirin haksiz, adaletsiz dagilimidir”. Belki de, daha yüzlerce yil yasayacak ve dillerden düsmeyecek bir atasözü “Biri yer biri bakar, kiyamet ondan kopar” dir.
Birlesmis Milletlerin (BM) arastirma sonuçlarina göre, basta Somali Afrika’nin bir çok ülkesinde her gün açliktan binlerce çocuk ölmektedir. Yine BM’lerin bilgilerinden, dünyada 3 milyar kisi, günde 1 dolarla yasamini sürdürmeye çabaliyor. BM’lerin dinamik yöntemle izledigi saptamalara göre Türkiye’de, 10 Eylül 2012 günü 13 milyon 100 bin kisi, günde yalnizca 2 dolar kazanabilmis. “Sürekli yoksulluk orani”, son yilda ve önceki üç yildan en az ikisinde yoksulluk riski altinda olanlar olarak tanimlaniyor. Buna göre, Türkiye’de, hem 2011 hem de 2012 yillarinda sürekli yoksulluk riski altinda olanlarin orani yüzde 16. Geçim sikintisiyla karsi karsiya olan nüfusun orani olarak tanimlanan “maddi yoksunluk” orani ise 2012 yilinda yüzde 60 olarak hesaplanmis.
Baska güncel gerçeklerde var: TÜIK’in Hanehalki Bütçe Anketi’ne göre, “Zengin-Yoksul uçurumu sürüyor”. Devlet Planlamanin verdigi bilgilere göre, Samsun-Hatay çizgisinin sagindaki, Dogu ve Güneydogu Anadolu’daki G.Antep disinda kalan 39 ilin tamami, ekonomik gelismislik sirasinda grup olarak son siradalar. Örnegin Mus 81.sira ile en sonuncu, Osmaniye 47. sira ile gelismemislerin en önünde yer aliyor. Bir zamanlar dogunun Paris’i denen Erzurum, 60. sirada gelismemis duruma düsmüs. Agri en fakir 2. il. Hakkâri ondan üç sira önde. Bunlar su demek oluyor. Türkiye nüfusunun BM’lere göre 13 milyonunun günlük geliri 2 dolar ise, bu 39 ilin fert basina yillik ulusal geliri ortalama 600 dolar, yani 2500 lira dolayinda. Istanbul ayni tabloda en gelismis il olarak gösteriliyor.
Ancak, herkes yasayarak biliyor ki, kendi içinde gelir dagiliminin en adaletsiz oldugu il Istanbul’dur. Bu ilimizde yillik geliri, 5 000 liranin altinda olan aile sayisinin, Istanbul’da oturan kayitli aile sayisi toplamina orani yüzde 50 dolayindadir. Bu verilerin tümü kayitli yayinlar ve kaynaklara dayali gerçek bilgilerdir.
Simdi denecek ki, bunlari yazmakla, ne degisecek? Aylardir yazilarimda ben de, bilerek öne çikardigi gündemdeki sorunlar üzerinden, Basbakani elestirip duruyorum. Ancak, her hafta yazimi bitirirken inatla sunun altini çiziyorum: Ana muhalefet ne yapip, yapip R.T.Erdogan’in gündemini degistirmeli ve halkin asil gündemi as ve is konusunu öne çikarmalidir. |