Ilk iki eyaletteki önseçimi bir Vietnam gazisi, hukukçu Senatör John Kerry kazandi. Geçen sali yedi eyaletin dördünde yine Kerry birinci oldu. Diger adaylardan Senatör Edwarth kendi eyaletinde birinci. Bir ay önce, en kuvvetli aday adayi olan eski vali Howard Dean, bu hafta da basarisiz. Bush'un rakibi büyük olasilikla, Senatör Kerry olacak. Kerry'nin muhalefet kampanyasinda iki konu öne çikiyor: Ilki, genel saglik. Önerisi, fakir kesimlere devlet destegi ile saglik güvencesi saglamak. Ikincisi de, Bush'un Irak politikasi. ABD'nin dünyayi unutup, özellikle Avrupa'yi yok sayip, dünya jandarmaligini tek basina ele almasini yanlis buluyor. Diyor ki, "Dünya terör tehdidi ile karsi karsiyaysa, diger ülkelerle birlikte, BM semsiyesi altinda davranilmaliydi. Tersini yaparak Bush, bütün dünyada ABD'ye olan güveni sarsti. Bu da siyasi ve ekonomik açidan hem o ülkeleri hem de ABD'yi zora soktu. Irak'ta çözüm de gittikçe çözüm süzlüge dönüstü". Senatörün elestirisi elbette çok kisiye akillica geliyor.
New York gibi metropollerde böyle. Ancak deneyimli yazarlar, anakara Amerikasi'nda yaygin görüsün böyle olmadigini söylüyor. Dünyayi yerel TV ekranlarindan taniyan siradan Amerikali, özellikle 11 Eylül saldirilarinda ölen üç binin üzerindeki insanin acisini ve korkuyu silebilmis degil.
Buradaki seçim telasi, Türkiye açisindan bir gerçegi gösteriyor: Tayyip Bey, Gül, Babacan, eslerinin baslarinda türbanlari ile Beyaz Saray'da ne kadar agirlanirlarsa agirlansinlar, Türkiye ABD'nin umurunda degil.
Olsa, koskoca Baskan söz bulamayip, Tayyip Bey'e Türkiye'nin nüfusunu sorar mi! Bizim Basbakan da Kasimpasaliliginin ezikligi içinde olacak ki, Bush'a hakettigi yaniti vermek yerine, "72 milyon" diyerek böbürleniyor. Zaten, ABD'nin menfaatlerine giren konulari iki ülkenin asker-sivil memurlari, her zaman oldugu gibi kapi arkasinda götürüyor. Nasil ki, Hazine'mizi IMF'in ikinci sinif uzmanlari idare ediyorsa, dis politika mizi da Colin Powell'in üçüncü sinif diplomatlari yönlendiriyor! Bizim siyasiler de, Türkiye'de hava basmak için gösterisli bir gezi yapmis oluyor.
Bence bu kadar basit. Elbette Kibris, Baskan Bush'u ilgilendiriyor. Seçimden önce öyle veya böyle çözülürse, basardigi bir konu olarak degerlendirmek istiyor. Basbakan Erdogan da, yükselen sansini bu tür iliskilere bagladigi için, bu son Beyaz Saray ziyaretini tipki Bush gibi, yerel seçimlerde kendisine destek rüzgâri olarak kullanmayi amaçladigina inaniyorum.
CHP ise Türkiye'de halkin gündemini yakalayamadigindan, Basbakan böylece, Amerika gezisi ile gündemi istedigi gibi yönlendirmis oluyor. Kimin umurunda Türkiye'deki halkin isi, ekmegi, çocugunun egitimi, sagligi, hatta yarininin güvencesi. CHP de takilmis basta Kibris'a, dis politika konularinin arkasindan kosturuyor. Oysa, yurttas için Kibris artik kendi günlük sorunlan açisindan önemsiz bir konu oldu. Öyle oldugu için, Tayyip Bey Boston'da "Gerekirse Kibns'ta toprak veririz" diyebiliyor. Bir gün sonra da "Yanlis anlasildim amacim toprak ver mek degildi, toprak konusu da konusulur demek istedim" diyerek, Kibris konusu ile sanki sakalasiyor!
Üstelik, Deniz Baykal'in önüne "Haydi konus" dercesine, yine Kibris'i koymus oldu. Baykal da hemen aldi ve basladi kaçinci kez ayni konuyu tartismaya. Artik iki hafta da bu sürer. Lütfen söyler misiniz? 28 Mart yerel seçimine giderken Adanali, Karsli, Edirneli, Amasyali yurttasin derdi bu mu? Hadi canim siz de... |