Yazdırma tarihi : 15.01.2025

Anlatmak” degil, asil olan “Inandirmaktir”

Tarih: 10.04.2014 13:04:31


“Yerel seçim sonuçlarini degerlendirdigim geçen haftaki yazimda, “Dünyanin her yerinde oldugu gibi bizde de, sandiksal demokrasinin sonucunu etkileyen birincil etmenin, ekonomik durum oldugu bir kez daha kanitlandi” demistim.
 


Az sayida da olsa, bilgili ve bilimsel degerlendirme yapanlar da, bu savimi destekler yorumlar yaptilar. Ancak, özellikle çok okunan ve çokbilmis sanilan yazili ve görsel medya sözcülerinin çogu, sonucu asil belirleyen nedenin, “seçmenin yaridan yariya Türkçü siyaset ile Islamci siyaset” arasinda bölünmüslügü oldugunu ileri sürdüler.
SHP’de, basta aday belirleme, seçimde en üst düzeyde görev ve sorumluluk almis bir kisi olarak, 1989’dan 30 Mart seçimine dek, bütün seçimlerin sonuçlarini, somut verilere dayanarak degerlendirdigimde, ayni yargiyi kanitlayan yani sandiga giderken seçmenin aklinda öncelikle, içinde bulundugu as ve is derdinin oldugunu bir kez daha gördüm. Bu gerçegi önceki seçimlerde yasayarak ögrendigi için Basbakan Erdogan da, seçim kampanyasini hizmet yarisina dönüstürmüstü. Eger, 2002 seçimi öncesi oldugu gibi, fiyatlarin almis basini gittigi ve issizligin tirmandigi bir süreç olsaydi, iktidar partisinin bu sonucu almasi asla mümkün olmazdi. Gerçekten de, son bir yil içinde borsada, faizlerde ve döviz kurlarinda inis-çikislar yasaniyor olsa da, halkin asil derdi as ve is konusunda örnegin 2002’de oldugu gibi bir bunalimdan söz edilemez.
Bundan sonra da yine bu gerçegi dogru degerlendiremez ise muhalefetin, Agustos seçiminde de, “aile boyutlu iktidarin” Çankaya’ya adayligi karsisinda sonucu etkilemesi olanaksiz degilse de, düsük olasiliklidir! Daha önemlisi, AKP karsinda 2015 seçiminde basarili olmak için simdiden yani cumhurbaskanligi seçiminden baslayarak kampanyayi, halkin temel sorunlari ve çözüm önerileri üzerinden götürmek gerekir.
Yakin gelecekle ilgili ekonomik beklentiler, bu konunun önemini pekistirir yöndedir: Yansizligina güvendigim Sn. Prof. Erhan Erkut, “ 17 Subat 2014’de yayinladigim yazida Türkiye ekonomisinin 2023’de dünyanin en büyük 10 ekonomisinden birisi olup olamayacagi sorusu üzerinde durmustum. Yazinin temel sonucu, 2023’de Türkiye’nin belki ilk 15’e girebilecegi, fakat bu tür bir siralamanin pek de anlamli olmadigi idi. Yazida eger finansal bir siralamaya bakilacak ise ekonominin büyüklügü yerine kisi basina düsen gelir siralamasinin daha anlamli olacagi vurgusu yapiliyor (Türkiye #65), ve mali siralamalardan daha kapsamli bir “refah siralamasi” örnegi olarak UN Human Development Index veriliyordu (Türkiye #90)” diyor. Öte yandan, Uluslararasi Para Fonu, 2014 yili büyüme tahminini yüzde 3,5’ten yüzde 2,3’e düsürdü. Fona göre bu yil Avrupa'da en yüksek enflasyon da yüzde 7,8 ile Türkiye'de olacak.

Bu gerçekler, özellikle Istanbul Borsasinin rakamlarina bakara ekonominin durumunu yorumlamanin ne denli yanlis oldugunu gösteriyor. Türkiye’nin borç yükü hizla artmis, tasarruf orani yüzde 10’lara düsmüs ve istihdam yaratacak yatirimlari durmus durumdadir. 2014’de issizlik artacak, halkin mutfagindaki fiyatlar yükselecektir. Zaten gelir dagilimi uçurumu dibe vurmus, o yüzden her aksam ekranlardaki, körpe çocuklarinin canina kiyan issiz-güçsüz yoksul babalarin intiharlari, toplum vicdanini sizlatan boyuta çikmistir.

Büyük olasilikla Çankaya’ya aday olacak Basbakanin dilinden düsürmedigi, “ekonomik istikrarin”, (artik açikça fotograflanan) aile boyu iktidarina bagli oldugu imajini kirmak için muhalefet partileri ama özellikle CHP, bu gerçekleri hem de parti boyutunda ve inandiracak yol ve yordamiyla halka anlatmakla yükümlüdür.



Haber NO: 875

Kategori: BiGazete