O gün ögleden sonra, o yazim, “Kasimpasali Reisin” medyayi kontrol ekibi tarafindan yayindan çikartildi, sayfam kapatildi ve on yilik arsivim de silindi. Yazinin, tepkiye neden olan bölümü suydu: “Basbakan, her seçim öncesi yaptigi gibi bu kez de, yillarca muhalefette kalmis ve iktidar hirsiyla yanip tutusmus bir parti lideri gibi rakiplerine karsi ölçüsüz, sinirsiz, acimasiz ve de sorumsuz bir saldiri sürdürüyor. Her gittigi yerde, seçmenin duyarli oldugu konulari istismar ederek, kalabaliklari birbirine düsürmeyi marifet sayar oldu”. Reis, cumhurbaskani olduktan sonra da, ayni tutum ve söylemini sürdürüyor. Açikça görülüyor ki, ettigi yeminine karsin bu tutum ve söylemini, tam bir AKP partizanligi içinde, 2015 seçimine kadar sürdürecek. Muhalefet de, bu konudaki elestirisini gittikçe tirmandiriyor. Geçen hafta, CHP Genel Baskani, Cumhurbaskaninin, “pervasizlik” içinde oldugunu söyledi. Bu sözden fena halde gocunan AKP’li yandas takim, “bu sifati, cumhurbaskanligina karsi islenmis bir suç(!)” saydi! Anlasiliyor ki, basta eski genel baskanlari, hükümet üyeleri, parti yönetimi ve meclis grubu, artik siradan bir elestiriye bile dayanamaz hale gelmisler. Oysa Türk Dil Kurumunun sözlügünü açarsaniz görürsünüz, -Pervasiz (sifat): çekinmez, sakinmaz, korkusuz (kimse)- yaziyor. Panikletecek bir yafta degil, hatta “övgü de diyebilirsiniz! Belli ki, topunu birden, son bir aydir ülke yönetimini ellerinden kaçirdiklari korkusu sarmis! Aslinda degisen bir sey yok: Yillardir, hep halkin gerçek gündemi olan As-Is sorunlarinin üstünü örtmek ve olaylarin sorumlusu degil de “magduru” görünmek için yaptiklarini, yine, 8 ay daha, 2015 seçimine dek sürdürecekleri çok açik. O nedenle son üç haftadir yazdigim gibi, CHP’nin “AKsaray’in Cumhurbaskanini” birakip, halkin ekonomik ve sosyal sorunlari ve çözüm önerileri üzerinden, AKP’nin kukla basbakanina yüklenmesi gerekir. Haftalardir ayni seyi yazdigim için sanirim, kaniksadiniz! Ne var ki, CHP 2015 seçiminde üstüne düseni yapmaz ve “umutlar” tümüyle sönerse, cumhuriyetin yasayan son aydin kusagi da, Ferit Edgü’nün su minik hikâyesindeki duruma düsmekten artik kendini kurtaramayacaktir: “ÖZEL -Hem bir timarhanede yasadigini söylüyorsun, hem de yazmayi sürdürüyorsun. Timarhanede yazilmayacagini bilmiyor musun? Orada, olsa olsa inildenir. Ya da haykirilir. -Ben de inim inim inliyordum yazdiklarimda. -hayir, sen yalnizca yazarken inildiyorsun. Yazdiklarin degil inildeyen. Biraz da bagirmayi, haykirmayi dene. Ya da susmayi ögren. -Ama timarhanede insanin kendi kösesi yoktur. -Öyleyse uyum sagla. -Nasil? Tüm bu delilerle mi? -Evet. Ya da sen de onlar gibi çildir. -Haklisin. Sanirim tek çikar yol bu.”
|