. Daha dogrusu, R.T. Erdogan’in özellikle cumhurbaskani olduktan sonra, laik demokratik cumhuriyete karsi hedefledigi siyasal ve toplumsal plan simdilik(!) engellenmistir. Hiçbir parti kendini abartmasin, asil engelleyen de, onun deyisiyle, “milli iradedir” yani “sandiktir”.
Kisa süre önce bir yazimda sunu söylemistim: “7 Haziran seçimi, AKP'nin, laik demokratik cumhuriyeti tasfiye etme yolundan durdurulmasi için son firsattir”. Halk üstüne düseni yapti. AKP’yi durdurdu. Ancak, R.T. Erdogan’in yolundan dönecegine dair hiçbir isaret olmadigi gibi, eger basta CHP diger üç parti olaganüstü, akilli, sogukkanli ve sorumlu davranmazlarsa, daha karanlik ve karisik günler yakindir.
“Tarihin tekerrürden ibaret” olduguna inanmam. Ancak Ismet Inönü’nün su sözünü de hep aklimda tutarim, “geri bakmam ama ders alirim”. MHP ve HDP ama özellikle CHP ve hatta AKP üst yönetimine 1977 seçimi sonrasi yasadigimiz politik bunalimin ve 12 Eylül darbesine gidisin, çok kisa bir özetini sunmak isterim. 1977 seçiminde baraj olmadigi için, 7 parti meclise girdi. CHP yüzde 41- 213 milletvekili (MV), Adalet Partisi (AP) yüzde 36-189 MV, Milli Selamet Partisi (MSP) yüzde 8- 24 MV, Milliyetçi Hareket Partisi (MHP) yüzde 6-16 MV çikardilar. O tarihte çogunluk sayisi 226 idi. CHP tek basina hükümet kuramadigi için, bir partiyle koalisyon kurmak durumunda kaldi. Ne var ki, seçim öncesi AP Genel Baskani Süleyman Demirel ile CHP Genel Baskani Bülent Ecevit o denli çatismali bir üslup kullandilar ki, ne Ecevit ne de Demirel uzlasma kapisini açma sorumlulugunu gösterebildiler.
Bu durumu gören MHP Genel Baskani CHP’ye güvenoyu almasi için disardan destek verebilecegini dolayli olarak ilettiginde, tek sarti, hükümet programinda “ayrilikçi tesebbüslere müsamaha edilmeyecegi” cümlesinin yer almasiydi. Ülkü Ocaklarinin radikal eylemlerini bahane eden CHP Genel Baskani, bu öneriyi kabul etmedi. (Yillar sonra 1999’da ayni Ecevit’in MHP ile ortak hükümet kurdugunu animsayalim) Ve güvenoyu almayacagini göre göre, bir azinlik hükümeti kurdu (ben de o hükümette ulastirma bakaniydim). Ve de o hükmet güvenoyu alamadi. Sonrasi Demirel’in Erbakan, Türkes ve Feyzioglu ile sürdürdügü Milliyetçi Cephe hükümetleri. Daha sonrasi da 12 Eylül 1980 darbesi!
Burada animsatmaya çalistigim, yeri geldiginde, lider geçinenlerin, duygusalliklarini asamadiklari ve uzun erimli düsünemediklerinde ve sorumlu cesareti gösteremediklerinde neler olabileceginin altini çizmekti. O nedenle, Cumhurbaskanini anayasal yükümlüklerine çekmek ve anayasayi ve seçim yasasini demokratik hukuk devletinin gerektirdigi bir yeni yapiya dönüstürmek için iki büyük partinin yönetiminin, 7 Haziran seçiminin bu sonucunu, bir firsat olarak görmesi gerektiginin, altini çizmek istedim.
|