AKP’ye katilmasindan ötürü sert tepkilere ugrayan Kültür ve Turizm eski Bakani Ertugrul Günay’in bir gazetede, “anayasa degisikligi” ile ilgili elestirel bir yazisini okudum. Düsüncelerimi de çok iyi yansittigi için, eski bir partilim olarak, o yazsindan ötürü su mesaji yollamistim: “Ertugrul, yazin tek kelimeyle mükemmel, ancak ülke, bir kez daha, –kim okur, kim dinler- dönemini yasiyor! Yine de, ayni seyleri inatla yazmaya devam etmeliyiz”. Buradan kastim, Ertugrul’un, AKP’ye, daha açikçasi, dünkü Basbakani R.T. Erdogan’a karsi, benim gibilerin hakli tepkisini dile getirip, içimizi bosaltmamiza destek vermesini övmek degildi. Giderek kendisine karsi duran herkesi ayaginin altina almaya yönelmis bir “Politikaciya”, laik demokratik Türkiye cumhuriyetinin, sandigi gibi, “saldirgan küresellerin” paramparça ettigi bir Ortadogu ülkesi olmadigini ve uygarlik yoluna bas koymus demokrat aydinlik güçlerin hiçbir zaman boyun egmeyecegini, haykirmaya devam etmemiz gerektigini vurgulamakti. AK Sarayla CHP Genel Baskanligi arasindaki artik düzeyi kalmamis agiz dalasi, ülkenin gittikçe tirmanan kanli ve acili sorunlarini bile gündemin arkasina atmis durumda. Politik tarihimizin hiçbir döneminde böylesi bir umutsuzluk ve karamsarlik toplumu sarmamisti. Ne var ki, ülkenin aci gerçegi bu olsa da, eger laik demokratik Türkiye cumhuriyetinin duyarli bir yurttasiysak, gerçek sorunlarla ilgili elestiriyi sürdürmeliyiz ve düsüncemizi her kosulda, dile getirmeliyiz; Sunu iyi bilmeliyiz, demokrasiyi salt “sandik” sananlar, özellikle 20. Yüzyilin ilk yarisinda birçok ülkede oldugu gibi, as ve is derdinden bogulmus kitlelerin, damarini ve duygularini kullanarak demokrasiyi ayaklari altina almislardir. Kitle psikolojisi, çogu zaman hukuk disi uygulamalari ve hatta devlet adina korku salmayi (tehdidi), alkislamistir. Unutulmasin ki, politikacinin bu egilime kapilmasi ve onu politik emelleri için kullanmasi, sonunda mutlaka ülkesi ve halki için kara bir dönem olmustur ama bedel ödeterek bitmistir. Bizde de, tek basina ve aile boyu tek elden devlet vesayetini eline alanlarin, kitle psikolojisini sonuna kadar istismar etmeleri, politika tarihimize kara bir sayfa olarak geçecektir.
Gerçek aydin (egitilmis, bilime ve akla dönük, omurgasi saglam, dik durabilen ve içinde insan sevgisi olan) kisi, ülkesinin karsi karsiya oldugu durum ne denli karamsar ve umutsuz olursa olsun, mücadeleyi birakmaz, birakamaz. Özellikle 7 Haziran seçiminden bu yana olanlar, her aydini, etegindeki taslari atip, akil ve güç birligi yapmaya mecbur ediyor. Dolaysiyla, her gün bir yenisini gördügümüz, baski, yildirma, cezalandirma ve hatta can tehdidi karsisinda, sabahlari yataktan, Nazim’in “sen yanmazsan, ben yanmazsam, nasil çikar karanliklar aydinliga?” ögüdüyle kalkmanin tam da zamanidir.
|