Yazdırma tarihi : 15.01.2025

Ugur Mumcu, 24 Ocak 1993’de susturuldu!

Tarih: 29.01.2016 23:22:16


Ölümünün 23 .yilinda özlemle andigimiz Ugur Mumcu'nu
 


önce aldigi ödülleri siralayalim: 1962 Yunus Nadi Ödülü 1979 Türk Hukuk Kurumu Yilin Hukukçusu Ödülü 1979 Çagdas Gazeteciler Dernegi Yilin Gazetecisi Ödülü 1980, 1987 Sedat Simavi Vakfi Kitle Haberlesme ve Gazetecilik ödülü 1982 ve 1992 Istanbul Gazeteciler Cemiyeti Ödülü 1983 Istanbul Gazeteciler Cemiyeti Ödülü 1984, 1985 ve 1987 Nokta Dergisi Yilin Doruktaki Gazetecisi Ödülü 1987 Istanbul Gazeteciler Cemiyeti Ödülü 1987 Cumhuriyet Gazetesi Örnek Gazeteci Ödülü (Rabita Olayi dolayisiyla) 1988 Cumhuriyet Gazetesi Bülent Dikmener Haber Ödülü 1993 Nokta Dergisi Doruktakiler Basin Onur Ödülü 1993 Gazeteciler Cemiyeti Basin Özgürlügü Ödülü Simdi de suikastiyla ilgili Vikipedi’deki bilgiyi okuyalim: Ugur Mumcu, 24 Ocak 1993'te Karli Sokak'taki evinin önünde, arabasina konan C-4 tipi plastik bombanin patlamasi sonucu yasamini yitirdi. Olay yerinde inceleme yapan uzmanlarin hiçbir delil bulamadigi, patlamayla etrafa dagilan ve cimbizla toplanmasi gereken delillerin ise süpürgeyle süpürüldügü iddia edilmistir. Suikasti; Islami Hareket, IBDA-C, Hizbullah gibi örgütler üstlendi. Suikastin arkasinda Mossad'in ve kontrgerillanin oldugu da iddia edilmistir. Ergenekon Davasi saniklarindan Ümit Oguztan, iddianamede yer alan ifadesinde Mumcu'nun, seri numarasi silinmis ve Kürdistan Demokratik Partisi lideri Celal Talabani'ye götürülen silahlarla ilgili arastirmasi nedeniyle öldürüldügünü iddia etti. Ayrica agabeyi Ceyhan Mumcu kendi yaptigi arastirmada ölümüne yakin bir süre içerisinde Mossad ve Barzani iliskisi ortaya çikinca Israil büyükelçisinin israrla kardesi Mumcu'yla bire bir olarak görüsmek istedigi, ancak Ugur'un tek görüsmeyi kabul etmemesine ragmen görüsmenin yapildigini belirtmistir. Kendi yazima geçmeden önce de, Ugur Mumcu’nun en yakin arkadaslarindan Özgen Acar’in son yazisinin bitis paragrafini okuyalim: “Türkiye’de 31 gazeteci, yeni yila tutuklu girdi. Hükümetin açiklamasina göre Türkiye’de bir tane bile tutuklu gazeteci yokmus! Örnegin Cumhuriyet Gazetesi Genel Yayin Yönetmeni Can Dündar ve Ankara Temsilcisi Erdem Gül, “basin suçundan” degil “casusluktan” içerideymisler! Gel de inan!” xxx 1964 yilinin bir soguk günü Devlet Planlama Teskilatinda çalismaya basladim. O zamanlar, baskent Ankara milyonun altinda nüfuslu bir kent; Bahçelievler hem yeni hem de en temiz havali bir semt. Devletine hizmet verme olanagi bulan az sayida sansli birisi olarak ben de, o aydinlik ve bahçeli yerde oturmak için, bu günlerde kalabaliktan zor yürünen tenha yollari arsinlamaya koyuldum. Bir aksam saati, iste burasi uygun diye, 10. sokakta girdigim dairede, evin annesi ile konustuk anlastik ve sözlesmeyi imzaladik. Salonun kösesinde kitaplarina gömülmüs, gözlüklü, bilim adami görünümlü, genç bir üniversiteli dikkatimi çekti. Planlamaci oldugumu duyunca, dersi birakti ve bana sorular sormaya basladi. Yillar sonra bu kez ben arkadasim Ugur Mumcu'ya "sakincali piyade olmak seni üzdü mü?" diye sordugumda, gözlerindeki o asil ve sevecen gülümsemesini hiç unutmadim. Ugur Mumcu, dostu olmaktan onur duydugum, inançli bir sosyalist ve ulusunu seven, insanliga karsi bütün yüregi ile bagli ve sorumlu bir aydindi. "Merkezi Ekonomik Planlamanin" Türk Halkini yoksulluktan kurtaracagina bizim gibi bel baglayanlardandi. Üniversitede, gençligin düsünce önderlerindendi. Siyasetin, olumsuzluklarin kaynagi oldugu kadar ekonomik, sosyal toplumsal kazanimlarin da ancak onunla olacaginin tam bilinci içinde idi. Iyimserligi, Ugur Mumcu'ya demokratik olmasa da, halkin yararina ama sandik disi güçlerin, ülkeyi daha kisa sürede bagimsiz ve kalkinmis bir düzeye çikaracagi umudunu vermisti. Kisa sürede yanildiginda, gerçegi erken görme yürekliligini göstermisti. Sovyetler Birligi'nde (Rusya) Komünizmin hizli düsüsünü en erken sezenlerden biriydi. Dogmalardan gerçeklere varilamayacagini yorumlayarak, asil sorununun, "özgürlük, insan haklari ve bilimle hukukun üstünlügünü saglamak" oldugu yargisi, artik Mumcu'nun "düsüncelerinin temeli" olmustu diyebilirim. Iste bu çizgide kimselerin üzerine gidemedigi gerçekleri bulmaya ve hiç korkmadan açiklamaya kendisini adadi. Bunun, Türkiye'de yasam pahasina bir büyük dava oldugunu herkesten önce o bilmisti. 21. Yüzyilin ikinci on yilinda ülkemizde yasananlar, bilgilerinin, saptamalarinin ve yorumlarinin dogrulugunu ve onun gerçek bir aydin ve düsünür olarak hakliligini ortaya koydu. Sevgiyle, özlemle aniyoruz ve ariyoruz.


Haber NO: 971

Kategori: BiGazete