Fenerbahçe’yi götürüp Esad’la maile maç izlerken ve Imrali’da Öcalan’la çözüm görüsürken, T.C. olarak biz; ya Suriye sinirimizi “sifir sorunlu” hale getirmek ve “Kürt sorununu” çözüp PKK terörünü bitirmek hesabindaydik, ya da iki tarafi da oyalayip, Sam’in da, Kandil’in de ocagina incir dikmeyi kurgulamistik! Gelinen su aci duruma bakin ki, laik demokratik cumhuriyetimizin basindaki Politikaci, “Temmuz ayindan bu yana 300’ün üzerinde asker ve polisimizi sehit verdik. Ama ne kazandik biliyor musunuz? Bu topraklarin vatanimiz oldugunu dosta düsmana bir kez daha gösterdik. Bu kazanç var ya, öyle bir büyük kazançtir ki, ancak Çanakkale ile Kurtulus Savasi ile mukayese edebiliriz” diyor! Demek ki, Esad Ailesiyle Bodrum sahillerinde çay içerken, Öcalan’la çözüm sohbetleri yaparken, kardesi kardese düsürüp ülkemizi bölmek için Suriye ile PKK el ele vermisler. Ingiliz ile Yunan’in Çanakkale’den girip, Sakarya’ya kadar Anadolu’yu paylasmaya kalkistigi gibi! Arap Bahari'nin, Arap Buzulu'na döndügü Islam dünyasina “örnek” diye gösterilen, tek Müslüman laik demokratik cumhuriyetin Basinin bu sözlerinin, ancak iki nedeni olabilir; Cumhurbaskanimiz hem, Temmuz’dan beri tirmanan terörün, ülkemizi Çanakkale ve Kurtulus Savasi ortamina soktugu kaygisini tasiyor ve halkimizi morallendirmeyi amaçliyor? Hem de içerde ve sinirlarimizda canla basla mücadele eden güvenlik güçlerimizi yüreklendirmek amaciyla, “Baskomutanlik” görevini yerine getiriyor. Ilk amaç, birakin yurttasi yüreklendirmeyi ve rahatlatmayi, tersine, sanki sonunda Istanbul’un isgaline giden birinci dünya savasi öncesini animsatiyor ve yarinlarin daha da acili olacagi beklentisini akla getiriyor. Ikincisi ise güvenlik güçlerinin önünde, sanki (!) çok daha acili ve zorlu bir sürecin varligina isaret ediyor. Her iki amacin da, oturdugu makamin görev ve sorumluluk anlayisindan kaynaklandigini varsaysak bile, kim olursaniz olunuz, artik on bes yila yaklasan bir cumhurbaskanlik deneyiminin “asla duygusallikla bagdasmayacagini” size ögretmis olmasi gerekirdi. Görülüyor ki, özellikle “AK Saray'a geçtikten sonra, Sayin Cumhurbaskanimiz su üç konuyu, duygusal yaklasimla çözecegi inanci ve kararliligi içinde. Nesnel ve gerçek nedenlerin üzerine gitmeyi ve “nerede yanlis yapildi ve nasil çözülebilir” sorularina sicak bakmiyor? Birincisi “Baskanlik”, yönetim ve hukuk konusu olmaktan çoktan çikti, muhalifleriyle kisisel ve tümüyle duygusal bir yaris ve çekismeye dönüstü. AK Saray, Suriye ve PKK konusunda ise, iyi niyetinin istismar edildigi ve hatta ihanete ugradigi kaygisi içinde. Bu nedenle, sert ve gergin söylem ve eylemlerle öç alma yolunu yeglemis gözüküyor. Politikanin her kademesinde gittikçe tirmanan bu duygusallik ortaminda, ne desek, “hariçten gazel okumaktan” öte geçmez durumdayiz. “Devletler, siyasal partiler, liderler, sivil toplum kuruluslari, uluslararasi kuruluslar vb.” ile iliskilerde, sadece “çikarlarin” söz konusu oldugunu ve “duygusalligin asla yeri olmadigini” anlamak ve ögrenmek için, dileriz “cumhur”, daha yillarca beklemekten kendini de, “Baskani" ni da”, kurtarir. - Makalenin devamina http://www.bigazete.com.tr/2016/3/aklin-yerini-duygu-alinca%E2%80%A6-m21533.html adresinden ulasabilirsiniz.
|